8 Mart Dünya Kadınlar günü, dünyada ve özellikle ülkemizde her geçen yıl daha da coşkuyla kutlanıyor. Kadın ile erkek eşitliğinin farkındalık yaratmak amacıyla kutlandığı bu gün için Yalova’da da farklı kurum ve kuruluşlarda çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi. Bu programlara Videolu Köşe’mizin konuklarından olan Mono Psikoloji Akademi’nin Klinik Psikologları İmge Emine Koçak ve Betül Begüm Yalçın’ın “Kadın ve Emek” konulu söyleşisi eklendi. Yalova İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen sunuma Yalova İl Tarım ve Orman Müdür Yardımcısı İrfan Sakinci ve İl Tarım ve Orman Müdürlüğü çalışanları katıldı. Klinik Psikologlar Koçak ve Yalçın, sunum boyunca “Kadın ve Emek” konusu üzerinden toplumsal cinsiyet eşitliğine değindiler.
“Bu günü anma olarak değerlendirebiliriz”
8 Mart’ın köken, anlam ve önemi hakkında bilgiler veren Koçak, “Buna bir anma günü diyebiliriz. Çünkü 1857 yılında Amerika’daki kadın tekstil işçileri kendi haklarını savunmak için eylem düzenliyorlar. Erkeklerle aynı şartlarda ve koşullarda çalışmalarına rağmen aynı emeğin karşılığını alamadıklarını düşünüyorlar. Fakat şöyle bir talihsizlik gerçekleşiyor; Fabrikanın sahibi kadınların eylem yapmamaları için fabrikayı kilitliyor. O sırada fabrikada yangın çıkıyor ve birçok kadın hayatını kaybediyor. O yüzden bu günü hakkını arayan kadınları anma günü olarak değerlendirebiliriz” ifadelerini kullandı. Kadınların boynuna taktığı mor renkli fuların da bir anlamı olduğunu açıklayan Koçak, “Genellikle simgeleşen renk mor oluyor. Mor’un anlamı da adalet ve saygınlık… Bu yüzden bizde bugün mor renkli fuları taktık ve bunu temsil ediyoruz” dedi.
“Görünmez engeller var”
Kadınlara yönelik bazı hitapların kafa karışıklığına neden olabildiğini vurgulayan Yalçın, “Bir cinsiyetten bahsediyorsak kadın ve erkek dememiz gerekiyor. Burada sıkıntılı olan şey cinsiyetten kaçınılan durum… Burada “Kadın Gece Lambası, Kadınlar Tuvaleti, Kadınlar Günü” olarak hitap etmeliyiz. Birine sesleniyorsak İmge Hanım, Begüm Hanım, Ahmet Bey gibi… Bu hitap sözcüklerinin zaten kendi başına kullanılmaması gerekir. Bazen “kibarlık olsun, kabalık yapmak istemiyorum” diyorlar. O zamanda hanımefendi ya da beyefendi denmesi gerekiyor. Tabi bir de kız çocuk ve oğlan çocuğu meselesi var… Orada da yaşça küçük birine sesleniyorsak kız çocuğu ya da oğlan çocuğu denmesi gibi düşünebilirsiniz” şeklinde konuştu. Çalışan kadınlarla ilgili yanlış kabullerin olduğunu belirten Yalçın, “Bunlardan bir tanesi; “Kadın cep harçlığı çıkarıyor, evi erkek geçindiriyor” gibi… Evi kadının ya da erkeğin geçindiriyor olması önemli değil. Cep harçlığı demek, çok önemli değilmiş, vaz geçilebilirmiş gibi iyi niyetli bir cinsiyetçiliği çağrıştırıyor. Ama aslında kadın çalışıyor. Bu onun tercihi olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Kadın isterse işinde yükselebilir gibi duruyor ama aslında yükselemeyebiliyor. Orada görünmez engeller var” ifadelerini kullandı. Toplumsal cinsiyet rollerinin var olduğundan bahseden Yalçın, “Toplumsal cinsiyet rolleri “Sırf sen kadınsın diye ev hanımı olacaksın, evinin kadını olacaksın ve erkekte evini geçindirecek” diyor. Bu durum fırsat eşitliğinin önüne geçen bir durum oluyor” dedi. Ev içi rollerin kadınlara atfedildiğini, mutlu olmanın formülünün kadından kadına değişebileceğini belirten Yalçın, “Mutlu olmak bazı kadınlar için aile olmak, diğer kadın içinse tek başına seyahat etmektir. Başkası için kariyer sahibi olmaktır, diğeri için yeterince iyi bir anne olup çocuğuna bakabilmektir. En mutlu gün onun için belki düğün günüdür ya da diğeri için köpeklerini gezdirdiği gün olabilir. Bazı kadınlar hamile olmayı çok ister ve bu anı hayal eder, bazıları içinse henüz planlamadığı bir şeydir, başka bir şeye odaklanmak isteyebilir” ifadelerini kullandı.
“Babanın yeri en az anne kadar kıymetli”
Kadınların hamilelik dönemleri hakkında bilgi veren ve kadınların adet döneminde yaşadığı duygu durumlarıyla alakalı olumsuz ifadeler kullanıldığını belirten Koçak, “Bu günler özelinde izin kullanılmalı mı ya da kullanılmamalı tartışma konusu. Bazı ülkelerde ise izin veriliyor. Buradaki tartışmalı konu ise izin verilirse pozitif ayrımcılık yapılacakmış gibi bir konu var. Burada belki kişi nasıl hissediyorsa onun kararına bırakmak daha doğru olabilir” şeklinde konuştu. Kadınlara annelik konusu üzerinde sonsuz bir fedakarlık duygusunun toplum tarafından yüklendiğini söyleyen Koçak, “Biz bunları doğuştan bilmiyoruz, sonradan öğreniyoruz. Neden erkeklere göre bu konuda daha bilgiliyiz? Çünkü izliyoruz. Bir gün bizimde başımıza gelebileceğini biliyoruz ve doğal olarak toplumunda öğrettiği bir şey olduğu da için erkeklere göre daha bilgili olabiliyoruz.” dedi. Ebeveyn olmanın sadece kadının görevi olamayacağını söyleyen Koçak, “Bu süreç aynı zamanda babayı da ilgilendiriyor ve babanın yeri de en az anne kadar kıymetlidir. Annelik izni 8+8 hafta ya da ücretsiz izne gibi süreçler de var. Babalık izni ise 5 gün… Burada bile “Baba sadece 5 gün olmalı” gibi bir düşünce var ve ondan sonra bütün yük anne ve kayınvalide gibi kişilere kalıyor” ifadelerini kullandı. Bu süreçte bir döngünün yaşandığını açıklayan Koçak, “Kadın her şeyi yapmaya çalışıyor ve her şeyi yapmaya çalışırken bu kez de tükenme durumuna gelebiliyor. Emek dediğimiz zaman sadece işte harcanan emek değil evde harcanan emekte çok kıymetli. Her şey yapma gibi bir durum olamadığı için “başarısızım, değersizim” gibi bir döngünün içine girebiliyoruz.” şeklinde konuştu.
“Kadın ve Emek” sunumunun ardından Yalova İl Tarım ve Orman Müdür Yardımcısı İrfan Sakinci, gerçekleştirdikleri söyleşi için Klinik Psikologlar Koçak ve Yalçın’a teşekkürlerini iletti ve hediyelerini taktim etti.
Haber/Göktuğ Doğukan Yüksel