Mürvet Uzman, hayatını 29 yaşındaki otizm spektrum bozukluğu olan oğlu Fatih’e adadı. Çocuğunun mutluluğu için eşiyle birlikte büyük çaba sarf eden Uzman, çocuğuyla birlikte yaşamaktan çok mutluluk duyduğunu anlattı. Oğluyla hayatı beraber tanımaya çalıştıklarını söyleyen Uzman, “Evli bir ablası, kızım var. Yeni torun sahibi oldum. 6 aylık bir oğlumuz var. Kızım doğduktan dört yıl sonra oğlum dünyaya geldi. Her şey ilk başta normaldi. Daha sonra baktım, çocuğuma nazaran konuşmalarında gerileme başladı. Bunu doktorlara sorduk pek anlamadılar. Erkek çocuktur, geç konuşur filan dediler. Halbuki her şeyi ilk çocuğum gidiydi. Ondan sonra araştırmaya başladık. Apartmandaki komşumun kızı ve damadı doktordu. Onlar otizm dediler. İlk defa duyduğum bir kelimeydi çünkü. Olayı anlattılar. Onların torunlarının başına böyle bir şey gelmiş başına. İstanbul Bakırköy’deki doktora sevk ettiler bizi. Oradaki incelemeler sonucunda çok hafif düzeyde otizm rahatsızlığı ver dediler. Bunun tek çaresi, önce tabi ilaç tedavilerimiz de vardı, hap olarak. En güzeli eğitim, normal çocuklarla beraber olması. O zamana kadar bizim ailemizde, çevremizde engelli bir birey yoktu. Yine uzaktan görüyorduk ama otizm hiç yoktu. Özel her ay götürdüğüm doktorum anlamadı. Çünkü her şey çok normaldi. Yürümesi, koşması. Fakat 2 yaşından sonra yavaş yavaş nesnelerin ismini unutmaya başladı, konuşma tamamen kesildi” dedi.
"Duvara toslamış gibi olduk"
Yaşadıklarından dolay çok üzüldüklerini anlatan Uzman, şöyle konuştu:
“Duvara toslamış gibi olduk. Daha sonra biz bununla baş edeceğiz, dedik, kabullendik. Bilinçli bir anne ve baba, ebeveyndik. Fakat dış çevreden çok üzdüler bizi. İşte bize getirin, biz onu konuştururuz. Siz konuşturamıyorsunuz. İlgilenmiyor musunuz, ilgisiz anne-baba mısınız diye birçok şeylerle karşılaştık. Biz kendi derdimiz varken başkalarına dert anlatmaya çalıştık. Biz başarmaya ant içmiştik. Doktorlarımızı da hiç bırakmadık. Onların bütün sözlerini yerine getirdik. Çocuğumla çok ilgilendim, hatta daha fazla. Kızım sakin kusura bakma, gerektiği gibi sana özen gösteremedim, konuşamadıysam kardeşinden dolayı. Hep özür dilerim. Hep içimde kalıyor, yetebildim mi diye. Üzülüyorum bazen kendi kendime. Sağ olsun kızım da kardeşini çok sahiplendi, eşi de öyle sağ olsun. Bu süreçte ilkokula başladık. OÇEM’in lisesine gittik. İlk mezunları Fatih ve arkadaşları 8 kişiler.”
Okulda Fatih’in sporla tanıştığını ifade eden Uzman, çocuğun gelişimi adına birçok spor branşıyla ilgilendiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
“Fatih’in 100-200 metre koşularda Türkiye birincilikleri var. Hatta milli takıma da alacaklardı ama bazı nedenlerden dolayı alamadılar. Biz yine spor hayatımıza devam ettik. Yüzmeye gidiyor, babasıyla bodybuilding yapıyor. Yaz tatillerini beraber değerlendiriyoruz. Sonra yeni Yaşam Engelliler Derneği’ndeyiz. Orada haftanın 5 günü iş okulu gibi eğitsel çalışmaları var. Folklor, tiyatro, el işi boncuk çalışmaları böyle devam ediyor. Biz olabildiğince her zaman normal çocuklarla, kendi arkadaşlarıyla beraber olmaya çalışıyoruz. Kitap okutuyoruz evde. Her filmi izlemez seçicidir. Müziklerde de öğledir, çok iyi kulağı vardır. Yalova’da Şifahane koromuz var. Orada Türk Sanat Müziği söylüyor. Haberlerdeki gündemdeki şeylerin kritiğini yapıyoruz. Bazen haberleri bize kendisi anlatıyor. İyi ki onu tanımışım, ben çok seviyorum oğlumu. Allah’ın bir lütfu. Tüm anne ve babalar için çocukları öyledir. O bize yol gösterici. Hayata bakış açımı da değiştirdi. Bir gün 14-15 yaşlarında ortaokuldaydı. Nisan ayı otizm farkındalık ayıydı. Televizyonda haber programı vardı. Orada otizm ile ilgili şeyler anlatılıyordu. Çok üzüldüm, yaşadığım şeyleri de anlatmışlardı. Ağlıyordum o sırada Fatih yan odadan geldi ‘Anne üzülme ben engelli değilim’ dedi. Hiç beklemediğim bir şeydi. Çok duygulanmıştım. Halen o duyguları yaşıyorum. Dedim ki benim çocuğum hakikaten engelleri aşacak.”