Çınarcık Hüdaverdi Aydın İlkokulu’nda sınıf öğretmeni olarak görev yapan Semra Akar, çocuk edebiyatı yolculuğunu ve yazarlık serüvenini paylaşarak ilk kitabı “Erik Çekirdeğinin Büyülü Yolculuğu” ile çocuklara duygularını tanıma ve onlarla başa çıkma yollarını öğretiyor.
“Gittiğim her yere bir defter götürürdüm”
Yalova gazetesine önemli açıklamalarda bulunan Semra Akar, yazarlık yolculuğuna nasıl başladığını anlatarak “Yalova’ya geçen yıl geldim. Öğretmenlik mesleğim, babamdan bana miras kaldı. Öğretmenken babamdan çok faydalandım. Çocukluğum, okul bahçelerinde geçti. Babam köy okulunda öğretmendi ve bu süreçte öğretmenlik mesleğini tercih ettim. Sınıf öğretmeni olarak başladım. Yazarlık ise çok daha sonra oldu. Henüz çok yeni bir deneyim. Geçen yıl ilk kitabım çıktı. Yazarlığa başlamam aslında öykülere ve masallara dayanıyor. Masal anlatmaya başladım, ancak masalların çocuklar için yeterince faydalı olmadığını fark ettim. Geleneksel masalları anlatırken bazı kısımlarını değiştirmeye başladım ve değiştirdiğim kısımlar daha çok ilgi gördü, hem arkadaşlarım hem de çocuklar beğendi. Bu da beni masalların tamamını yazmaya itti. Sonrasında öyküye geçtim. Yazmak aslında çocukluğumdan beri hayatımda olan bir şey. Belki de okumaya başladığımda kelimelerin sihirli dünyasını keşfettikten sonra hep yazdım, günlük tuttum. Her yaşta, her sınıfta mutlaka bir günlüğüm vardı. Konuşarak ifade etmektense yazıyla duygularımı daha rahat ifade edebiliyordum ve daha anlaşılır oluyordum. O yüzden yazma eğilimim uzak değildi ama öykü yazmaya masallardan sonra başladım. Her zaman bir yazı defterim olurdu. Gittiğim her yere bir defter götürürdüm” ifadelerini kullandı.
“Erik Çekirdeğinin Büyülü Yolculuğu”
İlk kitabı “Erik Çekirdeğinin Büyülü Yolculuğu” ile çocukların duygularını tanımalarını ve başa çıkmalarını sağlamak amacıyla yazdığını belirten Akar, “Kitabımın adı ‘Erik Çekirdeğinin Büyülü Yolculuğu’. Erik çekirdeğinin toprağa düştüğü andan bilge bir ağaç olana kadar geçen süreci anlatmaya çalıştım. Aslında çekirdeğin gözünden hayatı anlatmayı hedefledim. Korku, endişe, kaygı, mutluluk ve mutsuzluk gibi duyguları çocuklar ve çevremde gözlemlediğim şekilde çekirdeğin bakış açısıyla aktarmak istedim” dedi.
“Yazarken kendi iç dünyama yöneldim ve içimdeki çocuğu keşfettim”
Semra Akar, yazarlık sürecinde çocukların hayal gücüne hitap etmek için önce kendi iç dünyasına yöneldiğini vurgulayarak şunları dile getirdi: “Yazmaya başlama sebebim aslında masallardı. Yetişkinlere masal yazmayı planlamıştım. Ancak yetişkinlerin duygularını tanımadıklarını fark ettim, ben de dahil. Ben duygularımı çok geç tanıdım ve çocukların küçük yaşlardan itibaren duygularını tanımalarını istedim. Bu yüzden 6-12 yaş arası çocukları hedef aldım. Çünkü duygularını tanıyıp onlarla baş etmek çok daha kolay olacaktır diye düşündüm. Erik çekirdeği de duygularını tanıyıp onlarla mücadele etmesini başardı. Genellikle çalıştığım yayın evindeki editörler Türkçe öğretmenleri, ben ise sınıf öğretmeniyim. Bu durum çok nadir olur. Yazdığım masalları önce editörüme gönderdim, sonra Sinem Çeliboğlu’ndan yazarlık eğitimi aldım. Onun rehberliğinde çocuk edebiyatına girdim. Bu benim için çok büyük bir avantaj oldu ve çok faydalarını gördüm. Zamanla kendimi geliştirdim. Aslında çocukların dünyasına yakın olmak için, önce kendi dünyama yakın olduğumu fark ettim. Yazarken kendi iç dünyama yöneldim ve içimdeki çocuğu keşfettim. Bu keşif sayesinde, çocukların dünyasına ulaşmak daha kolay oldu. Hayal kurma konusunda ise iyiyim. Yaşadığım olayları ya da okuduklarımı kolayca hayal edebiliyorum. Çocuklarla birlikte de hayal kuruyoruz, bu da yazmayı kolaylaştırıyor.
“Türkiye’de bir kitabın yazılması ve yayınlanması gerçekten zor”
Akar, öğretmenlik mesleği ile yazarlık arasında güçlü bir bağ olduğunu söyleyerek konuşmasına şöyle devam etti: “Yazarlık, öğretmenliğime çok büyük katkı sağladı. Hem mesleğim gereği hem de çocuk edebiyatına olan ilgim sayesinde, çocuk kitaplarıyla daha iç içe oldum. Yazarlık süreci başladığında, öğrencilerim benim yazar olduğumu öğrendi ve bu onların kitaplara olan ilgisini arttırdı. Kitaplardan, yazarlardan, grafik tasarımdan bahsetmeye başladım ve sınıflarımda çocukların hayal güçlerinin geliştiğini fark ettim. Çocuklar, hayal kurmanın sınırlarının olmadığını öğrendiler ve bu, onların akademik başarılarına da yansıdı. Başlangıçta kitabın basım aşaması benim için zorlu bir süreçti. Çünkü Türkiye’de bir kitabın yazılması ve yayınlanması gerçekten zor. Yayın evlerine ulaşmak, geri dönüş almak da zordu. Ancak bu süreci başarıyla atlattım ve kitap çıktığında, beş ay içinde ilk baskı tükenip ikinci baskıya girdik. Üçüncü baskıyı da çok yakın zamanda yaptık. Kitabım çok beğenildi ve beğeniler, çoğu zaman sınırlı yaş grubu olmayan bir kitap olarak geri döndü.”
“Çocuklar genellikle hangi kitabı seçeceklerini bilmezler”
Çocukların kitaplarla ilişkilerini geliştirmeleri için ailelere de önerilerde bulunan Akar, “Çocuklar genellikle hangi kitabı seçeceklerini bilmezler. Hangi kitabın kendilerine hitap ettiğini keşfetmek, kitap okumayı sevmeleri için önemlidir. Her çocuğun ilgi alanı farklıdır; kimisi macera sever, kimisi duygusal ya da doğa temalı kitapları tercih eder. Aileler, çocukların hangi tür kitapları sevdiklerini anlamaya çalışarak, onlara bu konuda rehberlik edebilirler” dedi.
“Yeni kitabım şu an baskıda”
Semra Akar, ikinci kitabı “Taş Evin Gizemi”nin basım aşamasında olduğunu ve çok yakında raflarda olacağını duyuran Akar, “İkinci kitabımın adı “Taş Evin Gizemi”. Yeni kitabım şu an baskıda ve bir hafta içinde çıkması bekleniyor. Bu kitabımda, teknolojiyle birlikte kültürden uzaklaşan çocukları konu alıyorum. Doğayla iç içe, eski gelenekleri ve kültürleri öğrenebilecekleri bir ortamda geçen bir hikaye anlatıyorum. Ortaokul yaşlarındaki bir çocuğun gözünden yazdım. Kitap, gizemli bir evde geçiyor ve evdeki kültür ve geleneklerle ilgili çok ilginç olaylar yaşanıyor” diyerek sözlerini noktaladı.