Yüzyılın Röportajı 100 yaşındaki Emekli Öğretmen Abdurrahman Gezer Yaşadığı 100 yılı anlattı.
Bu söyleşide ülkemizde Cumhuriyet’in ilanıyla başlayan yüzyılın hikayesini bulacaksınız. 10 Kasım 1923 tarihinde İzmir’de doğan Abdurrahman Gezer’in iliklerine kadar işleyen upuzun yılların anlatımıyla geçmişe ışık tutuyoruz.
“Upuzun Yıllarım” Abdurrahman öğretmenin hayatının önemli bir bölümünü anlattığı kitabının adıdır.
İşgal yıllarından kalan yıkık, dökük , kapısı, penceresi yanık harabe bir evde başladı bu anılar. İzmir Eşrefpaşa’da Kadife Kale’ye giden yol üzerinde Arap Camii’nin yanındaki evde başladı upuzun yıllar. Kısa bir süre mahalle mektebine gitti.
O yıllardan hatırlanan en çarpıcı anı, yamalı bir pantolonla, yalınayak, bardağı 10 paraya su satarak harçlık kazanmasıyla ilgilidir. Sonra anılar ardı ardına sıralanıp gidiyor. Sabahları erken kalkıp fırından boyoz alıp satıyordu. Kuru incir paketleme fabrikasında günde 25 kuruş yövmiye ile devam eden işçilik sonunda alınan en sevindirici giysinin bir ayakkabı olduğunu öğreniyoruz.
ATATÜRK’ÜN ÖLDÜĞÜNÜ DUYUNCA İÇİMDE DAYANILMAZ BİR ACI HİSSETTİM
7 yaşındayken İzmir Fuarı açılışında konuşan Atatürk’ü görüyor, tanıyor Abdurrahman Gezer.
“Golf pantolon giymişti, görebilmek için yanımdaki amcaya beni omzuna oturtmasını istemiştim. Öyle gördüm yüce Atamız’ı. Ve o görüşümden sonra gözlerimden hiç silinmedi. ‘İzmir’i eskisinden daha güzel yapacağız’ sözünü hiç unutmadım. Atatürk sevgisi zaten kanıma işlemişti. Çok görmek istiyordum. Yaşadığım sürece hep izinden gittim. Sevgim, saygım asla eksilmedi, daha da arttı. Bir gün Basmane taraflarında yine boyoz satmak için erkenden sokakta idim. Baktım herkes ağlıyor. İzmir ağlıyordu. Ne oldu diye sordum. Atatürk’ün öldüğünü bu şekilde öğrendim. Bende çok ağladım. Gözyaşı dökmemek mümkün değildi. İçimde dayanılmaz bir acı hissettim.” diyor.
Abdurrahman öğretmen bundan sonraki anılarını özetle şöyle anlatıyor;
“Kurtuluş Savaşı öncesinde ve savaş esnasında Kuvayi Milliyeci harekete büyük destek veren babam Hacı Ahmet imamlık yapıyordu. Babam Peygamber efendimizin kızı Fatma’nın soyundan geldiği için kendisine Sufi (sofi) Ahmet deniyordu. Yıllar sonra 15 metre uzunluğundaki seceremize ulaşabildim. Seceremizin bende ozalit kopyası var. Aslı abimdedir. Orada benim de adım geçiyor. 17. Kuşaktan peygamber torunuyum. (Konuya yazının ilerleyen günlerinde ayrıntılı olarak değineceğim.) Annem Alime Isparta’nın Gelendost ilçesi Afşar Köyü’ndendir, yörüktür.
İmam olan babam Balıkesir Burhaniye Avunduk Köyüne giderek imam olarak göreve başladı. O zamanlar devlet imamlara maaş vermiyordu. O yıllar yokluk yılları. İzmir’de boyoz, simit, su satarak ve incir paketleme fabrikasında çalışarak aile bitçesine katkı sağlayan Abdurrrahman Gezer Burhaniye’de ise yövmiye ile zeytin toplamaya gidiyordu. Bu nedenle ilkokulu ihmal etmek zorunda kalmıştı. Babası daha sonra Börezli köyü imamlığına atandı. Börezli köyünün yakınındaki Kızıklı köyünde ilkokula devam ettim. Yalınayak her gün komşu köye gidip geliyorduk.
Babam bir yıl sonra Gömeç’in Kerem Köyüne imam olarak atanınca bende merkeze çok yakın olan bu köyden her gün beş arkadaşımla Gömeç’teki Taş Mektep’e 5 kilometre yürüyerek gitmeye başladım. Ancak yokluk yılları. Okul zamanı zeytin toplamaya harçlık çıkarmaya gidiyordum. Herkes yokluk içinde. Ailem köylülerin imama verdikleri ücretle geçinmeye çalışıyordu. Bu nedenle ilkokul hayatım olması gerekenden biraz fazla uzadı”
“ÇOCUKLUK YILLARIM YOKLUK İÇİNDE GEÇTİ”
Abdurrrahman Gezer çocukluk yıllarını ve o yıllardan kalan izlenimlerini şöyle özetledi.
“Yokluk vardı ancak aç kalmadık.
Dayanışma vardı, herkes birbirine saygılı ve yardımcı oluyordu. Geliri az da olsa iş bulunabiliyordu. Güzel yurdumda çok büyük, hummalı bir çalışma başlamıştı. Kurtuluş Savaşı’ndan yorgun ve bitkin çıkan ülke yaralarını sarıyor, top yekün bir kalkınma planı uygulanıyordu. Her şey yeni baştan yapılıyor, yeni bir devletin temelleri atılıyordu. Memleketimiz kocaman bir şantiye gibiydi. Atatürk sevgisi, vatan sevgisi hep önde gidiyordu. Herkes çalışıyor, bir şeyler yapıyordu. Boş duran, oturan yoktu. Bende çeşitli işlerde çalışarak hem harçlığımı çıkardım hem de aile bütçesine katkıda bulundum.”
4 NÜFUS CÜZDANI VAR
Abdurrahman Gezer’in 4 nüfus cüzdanı var. Arap harflerinden Türkçe nüfus cüzdanına geçilirken yapılan yanlışlıkla doğum tarihi 1928 geçmiş. Sadece 4 nüfus cüzdanı fotosu bile Türkiye’nin geçirdiği değişimi gözler önüne sermiyor mu?
ANILARINI BİR KİTAPTA TOPLADI
Bugün birinci bölümünü yazmaya başladığımız Emekli öğretmen Abdurrahman Gezer’in anıları dizisi Cumhuriyet tarihimizde yaşanan olayları anlatıyor. Atatürkçü Abdurrahman öğretmen anılarını bir kitapta topladı. Kitabın adını “Upuzun Yıllarım” koydu. Kitabını 60 yıl bir yastığa baş koyduğu sonrada ebediyete uğurladığı sevgili eşi Ülkiye Gezer’e adadı.
(Yarınki yazımızda Abdurrahman Gezer’in Köy Enstitüsü yıllarını anlatacağız.)