Geçtiğimiz hafta bazı anketler yayınlandı, bazı istatistikler haber oldu. Genel olarak Yalova ile ilgili veriler hep umutlandıran rakamlar içeriyor. Bankada mevduatları bol olan, her 6 kişiden 1’ine bir arabanın düştüğü, inşaat sektörüyle can bulan, yatırımların yağmak için sırada beklediği bir il deniyor Yalova için. Yalova’ya gelenler pek bir beğeniyor kentin güzelliğini, biz içinde yaşayanlar çok şikayet etsek de, aslında çok güzel bir kentte yaşıyor olmalıyız…
Eğer öyle ise insanlar da mutlu olmalı. Peki mutlu muyuz? Bardağın karanlık tarafına değen gözler, mutlu insanların yaşadığı bir şehirde nasıl bu kadar karmaşık adli vakaların yaşanabildiğini sorgulamalı elbet.
Hafta sonunda yaşanan bir olay yine Yalova’yı ülke gündeminde üst sıralara taşıdı. Fevzi Çakmak Mahallesi’nde sabaha karşı yalnız yaşayan bir kadının evine giren hırsız bir de tecavüz girişiminde bulunmuş. Evine girdiği kadın 82 yaşında. Hırsız evli ve 2 çocuklu. Kamera görüntülerinden teşhis edilen D.Z. yakalanarak tutuklanmış.
Yine geçtiğimiz günlerde görülen bir Samanlı cinayetleri davası var. Minicik köyde öyle olaylar yaşanmış ki, şu ekmekteki tükürükten yapılan Dna tespiti olmasa, yaşanmaya da devam edebilirdi hani. Naciye Yiğit ile oğlu Sinan Yiğit boğazlarını kesilerek, Fatih Geçer'i ise tüfekle öldürülmüştü. Zanlılar 27 yaşındaki Hüseyin Demir ve 33 yaşındaki Erkut Acar hakkında 2'şer kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis isteniyor. Olayla ilgili olarak polis 400 kişinin ifadesini almış, 100 kişiyi takibe almış. Şimdi Hüseyin Demir’in öne sürüldüğü gibi akıl hastası olup olmadığı için rapor bekleniyor. Diğer cinayetin davası da önümüzdeki günlerde görülecek.
Yine bu yıl yaşanan bir başka olayda kendi dükkanında dövme işi yapan 21 yaşındaki Burak Kaygusuz, F.K. tarafından bıçaklanarak öldürülmüştü. F.K.’nin cinayeti işlerken uyuşturucu etkisi altında olduğunun iddia edilmesi de cabası.
Yine bu yıl Çınarcık’ta E.K. (30), kardeşini dövdüğü iddiasıyla bir kafede kendisiyle tartışan Serkan Işık ve arkadaşı Savaş Aktürk’e ruhsatsız silahıyla kurşun yağdırmış, Savaş Aktürk hayatını kaybetmişti.
Bu yıl yine, Adana’da 19 yaşındaki Ali Karadeniz’i öldüren C.D. (19) kaçtığı Yalova’da yakalanmıştı. Cinayet sebebi ise Ali Karadeniz’i dayısını öldüren kan davalısına benzetmesiydi.
Geçtiğimiz aylarda GOP Mahallesi’nde iki kardeş arasındaki alacak verecek meselesi kardeş cinayetiyle son bulmuş, 28 yaşındaki Yıldıray Sevindik, 32 yaşındaki abisi Latif Sevindik’i silahla vurarak öldürmüştü. Ölen ağabey, ilk kurşundan kurtulmuş ama kaçmaya çalışırken aldığı kurşunla tıbbi müdahaleye rağmen hastanede hayatını kaybetmişti.
Yine bu yıl, 2005’te Fevziye köyünde işlenen cinayetin suçlusu da yakalanmıştı. Koyun otlatırken silahla vurulan 47 yaşındaki Ethem Soydan’ın, aynı bölgede çobanlık yapan 78 yaşındaki H.Ü. tarafından hayvan otlatma husumeti nedeniyle öldürüldüğü, kan izlerinden yapılan kriminal takip sonrası ortaya çıkmıştı.
Yalova’da bir gazinoda tanıştıkları Özbek uyruklu Z.Y ise Mehmet Ç., İbrahim Ü. ve Musa Y. tarafından Derince’deki ormanlık alanda tecavüz edilip, öldü sanılarak bırakılmıştı. Kendine gelen Özbek kadın sürünerek yol kenarına ulaştı. Hastaneye kaldırılan Z.Y.’nin ifadesiyle 3 zanlı gözaltına alınmıştı.
Bu yılın ilkbaharında ise bir hayat karanlığa gömülmüş, Yalova Devlet Hastanesi’nde laborant olarak çalışan Kadriye Ayılmaz evinde intihar etmişti. Yeni boşanan Ayılmaz’ın nöbetten çıktıktan sonra intihar ettiği kendisine telefonla ulaşamayan yakınlarının evine gelmesiyle ortaya çıkmıştı.
Kimi parasızlıktan, kimi yasak aşktan, kimi sapıklıktan, kimi borç meselesinden, kimi kıskançlıktan, kimi yanlış anlaşılmaktan, kimi başkasıyla karıştırılmış olmaktan, kimi karanlığa teslim olmaktan, kimi bir anlık öfkeden, kimi uçkuruna sahip çıkamamaktan…
Hayatlar sönüyor, söndürülüyor. Mutlu Yalova’nın mutsuz insanlarına bir göz atın. Bunlar sadece bu yıl içinde olanlar ve sadece basına yansıyanlar…İşsizliğin kol gezdiği, Türkiye ortalamasını geçtiği, boşanmaların tavan yaptığı, hırsızların organize çalıştığı, uyuşturucu-esrar-eroin mafyalarının rant kavgalarının yaşandığı bir kentteyiz. Parçalanmış hayatlarımızla parçalanmış bir şehirdeyiz…
Sararıp kopan yaprakları görüyoruz toprağın üzerinde ve ağacı derinden saran o kurtlanmış çürüme tüm dallara sirayet etmeden yerdeki yapraklara basmayı bırakıp gözümüzü yukarı çevirebiliriz. Bunu her zaman ve her istediğimizde yapabiliriz. O zaman toprağı değiştirme isteği uyanır belki içimizde ve ağacımızı sahiplenmek için onun ölümünün tüm yaprakların ölümü demek olduğunu idrak ederiz belki de, kimbilir…