Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisi ile ilgili açıklamaları ve Dilruba Kayserilioğlu'nun sözleri nedeniyle kendisinden özür beklediğinin sorulması üzerine basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Başkan Özel açıklamasında, "Sayın Erdoğan'ın açıklamalarını büyük bir üzüntüyle ve büyük bir şaşkınlıkla izliyorum. Maalesef Sayın Erdoğan teslim olmuştur. Neye teslim olmuştur? Normalleşme sürecinin AK Parti'ye zarar verdiği algısına ve etrafındakilerin bu iddialarına teslim olmuştur. ‘Bize normalleşme yaramıyor, bu Cumhuriyet Halk Partisi'ne yarıyor. Normalleşmeyi terk etmemiz, sertleşmemiz yeniden kutuplaştırmamız lazım’ sözlerine teslim olmuştur. Aksi takdirde Dilruba olayında tam 11 gün sonra teğmenler olayında tam 8 gün sonra ortaya konulan bu yaklaşımların başka bir açıklaması yoktur.”
“Sayın Erdoğan kavga, tartışma, kutuplaşma isteği siyasi düşüşüne böyle engel olacağını sanıyor.” İfadeleri ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren Özel, “Oysaki onun siyasi düşüşü 31 Mart'ta tescillenmiştir ki bu milletin sesini duymadığından ve bu millete tepeden bakan kadroların, adayların ve halk için değil başka çıkar çevreleri için belediyecilik yapan kadroların 31 Mart'ta cezalandırıldığını görmesi lazım. 31 Mart'ın öncesinde bizim kullandığımız temiz dil, 31 Mart sonrasında kendisinin bir zamanlar yumuşama dediği, şimdi normalleşme tanımlamasında bizimle birleştiği sürecin faydası ne banadır, ne partimedir, bir faydası varsa bu ülkeyedir. Bu ülke normalleşmeyi benimsemiştir. Normalleşmeyi desteklemektedir. O yüzden sayın Erdoğan'ın bu kullandığı ifadelerin tamamı son derece sorunlu ifadelerdir.
Özel, Dilruba ile Görüşmesini Açıkladı
Dilruba meselesinde inanın dün Sayın Erdoğan'a bir telefon açmayı düşündüm. ‘Gerçekten bilmiyorsanız anlatayım. Bilip de yapıyorsanız biye böyle yapıyorsunuz’ diyecektim ama Türkiye siyasetinde bu tip telefonlar falan belki biraz daha normalleşmek gerekecek. Bunları yapabilmek için. Hani bir büyüğümle bir arkadaşımla, bir dostumla konuşur gibi konuşabilsek arayıp diyeceğim ki gerçekten bilmiyor musunuz? Yok da bilip de böyle söylüyorsanız burası sorunlu. Ben Aliağa Cezaevi'nde Dilruba'yla konuştum. Bir Dilruba'ya dedim ki bu sözlerin siyasileri bir kenara bırak. Siyasiler hazmeder, hazmetmek zorunda ama bir grup seçmeni, bir grup insanı üzmüş olabilir. Bunu telafi etmekte fayda var. Hepiniz oradaydınız. İzmir'deyiz şimdi. Fuarda Dilruba ile görüştüğümde 'Dilruba kendi değerlendirmesini yapacak' dedim. İçeride, odada görüştüğümde dedim ki bir telafi etmekte bu ifadelerden üzüldüğünü söylemekte fayda var. Ertesi gün telefonda Dilruba'yla görüştüm yine söyledim. Sayın Erdoğan diyor ki efendim Dilruba'nın ifadelerini sahipleniyor. Ben ifadelerini sahiplenmiyorum. Ben Dilruba'nın ifade özgürlüğünü ve böylesi bir meseleden kişilerin sırf ibreti alem olsun diye tutuklanıp, 33 yaşında genç bir kadının cezaevine konulmasını yanlış ölçüsüz ve adaletsiz buluyorum.
"Dilruba adına özdür dilerim"
Şimdi gelelim mevzunun Sayın Erdoğan'ın getirdiği noktasına Özgür Özel özür dilesin. Ben ne demişim de özür dileyeyim? Ne için özür dileyeyim? Benim suçum neymiş? Onu bilmiyorum. Ama bir özür istiyorsa ve Dilruba açıklamalarına baktığımızda, kendi takdiridir. O konuda bir telafi etmediyse, bana düşüyorsa ben şunu söyleyeyim. Ben Dilruba adına, Dilruba'nın söylediği sözlerden alınmış, üzülmüş, kendini kötü hissetmiş kim varsa Dilruba adına özür dilerim. Şimdi sıra Sayın Erdoğan'da. Sayın Erdoğan, Dilruba'nın bunları söylemesi yasak. Ama AK Parti'ye müzahir kalemlerin, AK Parti'ye yakın isimlerin hatta yöneticilerin ağzına geleni söylemesi, Atatürk'e hakaretler etmesi, Cumhuriyet’in kurucu kadrolarına hakaretler etmesi, Cumhuriyet Halk Parti seçmenine hakaret etmesi, imtiyaz olabilir mi? Şimdi sıra Erdoğan'da.
"Sayın Erdoğan’da bir adım atsın"
Ben de kendisinden diyorum ki başta kendisinin özellikle Cumhuriyet Halk Partili seçmenleri hedef alarak 'terörist' dediği ifadeler, 'çürük' dedikleri ya da ağzıma alamayacağım ifadelerle geziye katılanlara 'sürtük' dediği ifadeler. Çok sayıda Cumhuriyet Halk Partili seçmeni kendisinden olmayanları üzdü. Şimdi Sayın Erdoğan da onlardan bir özür dilesin. Türkiye yeni bir aşamaya geçsin. Ben kendim kötü bir söz söylemedim. Benim dilenecek bir özrüm yok. Ama Dilruba'nın sözlerini madem bize mal ediyorlar. Dilruba'nın ya da geçmişte birisi köşe yazmış, bidon kafa demiş, birisi köşe yazmış, göbeğini kaşıyan adam demiş. Bunlar da AK Partili seçmeni üzmüş. AK Partili seçmenden bu sözü söyleyenler adına ben özür diliyorum. Hadi Sayın Erdoğan da bir adım atsın. Ve o da söylediği sözler ve AK Partililerin söyleyip Cumhuriyet Halk Partilileri, AK Partili olmayanları üzen bütün ifadeler için özür dilesin.
Türkiye normalleşmede yeni bir adım daha atsın. Millet bunu istiyor. Ben üstüme düşeni yaptım. Şimdi sıra Sayın Erdoğan'da. Uzatın mikrofonları. Bakalım Sayın Erdoğan da bunu yapabilecek mi? Yaparsa, üstüne bir de kendisine ayrıca bu sürece verdiği katkıdan dolayı yani kendisini kuşatanların 'normalleşme CHP'ye yarıyor, kavga çıkaralım. Normalleşme CHP'ye yarıyor, kutuplaşalım. Ancak öyle partideki düşüşü durdururuz' diyen akıldan kopup Türkiye'nin menfaatleri ve milletin taleplerini karşıladığı için kendisine teşekkür de ederim. Bir uzatın mikrofonları görelim. Ben bir Dilruba'nın kırdığı herkesten Dilruba adına özür diliyorum. Sıra sayın Erdoğan'da. Kendisinin çevresindekilerin kendisine inananların güya onu destekleyenlerin ve kendisinin kırdığı herkesten bir özür de o dilesin. İşte Türkiye yarından itibaren yeni bir güne uyansın bakalım."
"'Atatürk'ün askeriyim' diyen hiçbir teğmen suçlanamaz"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, teğmenler tartışması ve TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı AK Parti Kayseri Miletvekili Hulusi Akar'ın tepkilere neden olan ‘Eğitimin amacı bilgi değil, Allah korkusudur’ şeklindeki sözlerinin sorulması üzerine de şöyle konuştu:
"Türkiye Narin'e yas tutarken Erdoğan'ın Dilruba'ya, teğmenlere ve Hulusi Akar'ın kullandığı bütün ifadeler gerçekten son derece sorunlu ifadeler. Şu kadarını söyleyeyim. Bir başka bilgiyi paylaşarak söyleyeyim. Aslında ne oluyor diye. Aslında şu oluyor; mesela teğmenler kılıç çattılar ya birileri diyor ki efendim 900 kişiydiler de 300'ü katıldı. Yüzde 90'ının katıldığı katılamayanın yetişemediği bir süreçten bahsediyoruz. İkincisi yıllardır yapılan ve 2016'ya kadar resmen yapılan bir yeminden bahsediyoruz. Üçüncüsü 2016'dan beri de fiilen yapılan bir yeminden bahsediyoruz. Ve buradan sayın Erdoğan'a bir hatırlatma geçen sene gittiler ve hep birlikte bir kapalı spor salonunda yaptılar. Bu sene de siz ayrıldıktan sonra özene bakın. Yani siz üstünüze alınıyorsunuz ya. Tören bitmiştir, Cumhurbaşkanı birliği terk etmiştir dedikten sonra o ritüeli yaptılar.
Şimdi bu insanlara sırf birilerinin gazını almak ve birilerinin istediği gibi kutuplaşmak için yok efendim ceza vereceğiz. Hesap ödeteceğiz. Yaklaşımları son derece sorunludur. Bu yüzden bu ifadeleri bir an önce terk etmesini, bu meseleyi artık suni bir sorun haline getirmemesini düşünüyoruz. Ağız tadıyla sevindirtmediler. 3 kadın teğmen, 3 harp okulunun birincisi oldu. Ne yapacaksın şimdi? O yemini ettiren kadın teğmeni, ordudan mı ihraç edeceksin? Yaparsa çok çok çok büyük bir haksızlık. Başkalarını ihraç edip etmezse o zaman nasıl bir tutarsızlık? O yüzden bu işin üstünü milletçe bu işin peşini siyasetçi olarak bunun istismarını tartışmasını bir tarafa bırakılsın orada bu ülkesini seven gencecik çocukların tekrar ettikleri bir ritüele siyasi anlamlar yüklenmesin. 'Atatürk'ün askeriyim' diyen hiçbir teğmen suçlanamaz. Suçlayanlar tarih önünde suçlu duruma düşerler.
"Altından bir siyasal İslamcı çıktı"
Hulusi Akar'a bakınca kazı kazan var ya kazı kazan. Biz Hulusi Akar'ı kazı kazan gibi kazıdık. Altından bir siyasal İslamcı çıktı. Başka bir şey çıkmadı. Hulusi Akar ta ilk göreve geldiği ilk mezun olduğu günlerden son güne kadar bir siyasal İslamcıdır. Arkadaşlarının deyimiyle su akar, Hulusi Akar. Ve en sonunda darbe başarılı olsa başa geçecek kişi, başarısız olunca yine bir göreve geldi. Bu da Türkiye'nin talihsizliğidir. Onun için söyleyecek bir başka sözüm yok benim. Ben ona diyecekleri mi yüzüne Meclis Genel Kurulu’nda söyledim zaten."