Genlerini düzeltemeyen düzen, böyle düzeltmek istiyor gençleri... Hep düzene sokmaya çalışıyorlar ama, düzene isyan edenler bir türlü, çokuluslu düzeni savunurken kurban olanlar başka türlü sıfatlarla hep mezarlarına yerleştirilmediler mi, şu veya bu sebepten, sebepli sebepsiz, yarım asırdır...
Gerçi diğer tarafta loş ışıklarda bile fotosentez yapabilen bitkisel hücreler var, her dönem oldu... Birileri ışıklar içinde yatarken, bunlar yüzlerine çakma nurlar yüklediler, gözlerine yerleştirilmiş kinli bakışlar maskelensin de, art niyetleri anlaşılmasın diye... Sahte tavırlarla süslendiler, öğretilmiş cümleler kurup, müzmin, kalıtsal, ya da bindirilmiş yerleşik ifadeler yüklendiler, kafayı kaldırıp da göremedikleri göklerin derinliğinden muaf oldukları halde, dünyevi refahtan yana torpilli olarak...
İki dirhemlik akıllarıyla, çekirdekten yetiştirilip, iki dirhem bir çekirdek giyinerek, yandan beslenme yoluyla yan tutan, maneviyatlarını maddiyata satan, içi boş dimağlarına mebzul miktarda şer, hınç, rövanş güdüsü ile sığ safhalar yerleştirilmiş, ( kin + din ) zaviyeleri (dar), saf saf gençlerimiz üredi ve türedi alimallah geride... ki gerilerinde saf tutmuş gericiler, her daim...
Eskiden akıncı kılıklardaydılar, akına gerek kalmayınca ehlileştirildiler güya! Aniden, 3'ten, 4'e, 5'e çıkarılmış çocuk üretme hattı bu minval üzerine çalışmakta, hep iş üstünde gece gündüz... Kahrolsun prezevatif üreticileri... kaputları başlarına yerleştirenler... Kahrolsun atıl spermler ve işbirlikçi gurk yumurtalar...
Gayriakil ve sakil adamların, " nasılsa bilinçliler ve kültürlüler doğum kontrol hapı kullanıyor, geri kalanlar bize yeter, kolay da güderiz, keh keh..." mantığındaki kutsi kışkırtma ve gaz fışkırtma... ama bu defa biberli değil, alttan... Netice; selam olsun ılımlı, dilimli ümmet demokrasisine...
Mesela, memurlara uygulanan yerleştirme sistemi; Dayısı olanları başka yerlere, olmayanları daha başka yerlere yerleştirilmekteler kaba saba dayılar... Çünkü kimi nereye, kime nasıl ve kimlere niçin yerleştirileceğini bilen bilirkişiler, bu görevlerini ifa etmek için ilgili makamlara yerleştirilmiş durumdalar önceden, dayıları tarafından.
Mesela öğretmenlere uygulanan yerleştirme sistemi; Genç dimağlarına virüs aşısı yapılacak olanlar bir yerlere yerleştirilirken, arta kalanlar istihdam kontenjanı sınırında öte sınırlara yerleştirilebiliyorlar sınırsız şekilde. " Bana kötü yerleştirdiniz ama! " deme şansları bile yok, çünkü yerleştirilmeyen nicesi var sırada... " Bize de yerleştirseler de, mutlu olsak..." diye bekleşen...
Alevi'leri, Süryani'leri, Kürt'leri, azaltılmış azınlık kanallarını, TV kanallarını, popçuları, topçuları, futbol takımlarını, ayak takımlarını, gazeteleri, gazetecileri, köşe yazarlarını, sanatçıları, profosörleri, üniversiteleri ayrıştırıp, bir yerlere yerleştirmediler mi gelmiş geçmiş yönetmeyicilerimiz?
Yarınımıza yerleşenler ise, geyik derisi koltuklarda geyikle meşguller... Parayı bastıran içi boşlar bile vekilimiz oluyor, halkın koltuklarına önce yerleşiyorlar, sonra dolduruyorlar, koltuklarını kabartıp... Tenekelerden çıkan sesin bini bir para... Kürsülerimize yerleşip, elbirliği ile bilgisiz fikirlerini fışkırtıp, hepimize içerden dışardan yerleştiriyorlar... iktidarlı, iktidarsız vekiliyle, muhalefetiyle, yavru muhalefetiyle... Peki bunlar hangi vasıflarıyla bizim geleceğimizi oyluyorlar ve oyuyorlar, hangi vizyonlarıyla ülkenin makus talihini parmaklıyorlar, çocuklarımızın geleceklerine tırnaklarını geçiriyorlar?
O zaman, millete yapılan illet yerleştirmeler gibi, seçilen milletvekilleri de, meclise yerleşebilmek için sınava tabi tutulmalılar... Ya da, sadece sınavı geçenler aday olabilmeli... Fenden, menden değil, dünya görüşünden değil... görgüden, kültürden, vizyon dersinden, genel yetenekten, ekonomiden, ebediyattan, aktüaliteden, dünya konjöktöründen, dış ilişkilerden, uzak ve yakın tarihten, sosyoloji, mantık, felsefeden, hatta sanat tarihi ve arkeolojiden sınava tabi tutulmalılar.
Bilemedikleri bildiklerini götürmeli, kalan puanları, kaç kitap okuduklarının katsayısı ile çarpılıp, liyakati saptananlar halk jürisi önünde mülakata tabi tutulmalılar, orda da erdem katsayıları ve görgü parametreleri irdelenerek, ancak bunlardan da geçer not alan vekil adayları milletin vekili olabilmeliler... Yani, kel başa, kel tarak olmamalı, şimşirler ekilip, pirler biçilmeli tarladan... ki itibarı tam olsun meclisin.
Ha! bir de, demokrasi dediğin gerçekten halkın kendi kendini yönetmesi ise, bu sınavlara bizzat halk katılmalı, gözlemci ve müfettiş olarak... Geriye sadece basit bir şey kalıyor bu durumda. Seçici halkın da, aynı imtihan silsilesine tabi tutularak, liyakatli seçmenin sandığın başına yerleştirilmesi... Yerleşik düzene geçeli beri bunu yapamadık gitti...
Taş yerinde ağırdır, maksat taşlar yerine yerleşsin, taş atıp, kollar yorulmasın, kol kırılıp, yen içinde kalsın. Yen de, Dolar da değer kaybetsin karşısında...
İşte o zaman herşey yerli yerine yerleşir... Güzel günler görürüz çocuklar, hatta motorları sınırdışına süreriz belki...