Ama bu yamuk eksenli Dünya nasıl beceriyorsa, aynı zamanda da ilginç bir küreselleşme süregelmekte kutuplaşmadan muaf... Hak vermek lazım bu yuvarlağa... Üzerinde oynanan bunca oyuna, onca tezgaha, şunca insanoğluna dayanabilmek kolay değil. Ve kayış attı, zemin oynak, zaman aylak...
Bunlardan hangisi doğal evrimidir bu gezegenin? Küreselleşme mi, kutuplaşma mı? Buna cevap vermek için evrensel evrim yasalarının gizemlerini hatmetmiş olmak gerekiyor ama, dünyanın çizdiği grafikten alınan sinyaller, gezegenin sanki yapay bir sona doğru sürüklenerek döndürülüyor olduğuna dair... Doğal deformasyonlar da hiç iç açıcı değil, insan eliyle yaratılan güç çatışmalarının gelip dayandığı çıkmaz da... Kaldı ki doğal deformasyon da insanoğlunun eseri... ve doğa ihtişamının ihtiras adına en zayıf halkası olan insan, bu bindirilmiş güçle yarattığı ritm bozukluğu nedeniyle gezegeni parsellemeyi hak bellerken, yanında yerküreyi de alıp götürüyor, onca farkındalıklı veya duyarsız beşerle birlikte... Gezegen ne yapsın? Malzeme hiyanete teşne...
Hangi güçler kutuplaşmadan medet umarlar ? Hangi güçler küreselleşmeden nemalanırlar? Yoksa kutuplaşma, küreselleşmenin bir alt evrim basamağı mıdır? Yani, kutuplaşmaktan bir hayır gelmediğini yaşayıp görerek, yontulacak bir dünya, daha hazmetmiş bir biçimde, küreselleşerek mi bulacak acaba doğru dönüş istikametini? Ya da tam tersi mi olacak? Acaba küreselleşme sonucunda tavana daha sert çarpacak bir Dünya'nın körükleyeceği çok yönlü kutuplaşmalar mı durduracak Dünya'yı? Dedik ya, yuvarlak işte; içinde bin türlü oynak fay olan...
Dünyevi fizik kuralları gereği, kutuplaşma olsa olsa iki cephe şeklinde oluşur... Kutuplar kuzey ile güneydedir ama kutuplaşmalar hep batı ile doğu arasında olmuştur... Garp cephesi ile şark cephesi tarih boyunca kutuplaşmışlardır? Doğulu Cengiz Kaan’ın batıya göz koyuşu, ya da batılı haçlıların, doğuya bitmek tükenmek bilmeyen ihtiras seferleri gibi... Hatta Heredot, dünyanın bir önceki devresinde, batılı Atlantis kıtasıyla, doğulu Mu kıtasının savaştıklarını ve sonlarını böyle getirdiklerini anlatır. Kuzey yarımküre ile güney yarımküre arasında hiç büyük savaş olmamıştır. Acaba güneyin tarih boyunca sömürge kalmaya razı olmasından mıdır bu? Yıllarca az gelişmiş taşeronlarca yönetilen halkların, dayatılmış kaderlerine yetersiz isyanları sonucunda, olsa olsa sürüncemeler peyda olmuştur yakın coğrafyalarda.
Çağın sığ yörüngesinde, baş aktörler de, figüranlar da, egemenler de, ezilenler de alışılmış basma kalıpları sahnelemiyorlar artık. Batı klübü ile doğu klübünün arasında varolan kuzey fay hattında hep yoğun bir gaz birikimi ölçülürken, doğudaki yapay faylar daha da oynak... İsevi ve Musevi karması göz göre göre deplasmanda oynayacakları İslam Ununited maçına çıkıyorlar... Tek maç şeklinde mi oynanır, rövanşı da olur mu bilinmez, ama maçın sonucu banko değil, üç ihtimalli... Zaten sonraki maçlar artık yeni dünya devresinde yapılır... Şike yapana, maç satana, doping kullanana, teşvik primi yiyene, dünyalıklar ötesinde bir dünya cennet bahçesi bahşedilirken, yeni Dünya düzeni de mi düzenbazların düzeyinde kurulur dersiniz? Kainat da Dünya gibi hem yanar hem döner midir sizce?
Güncel kutuplaşmaları tetikleyen sebepler malum. Temel sebep, her savaşta olduğu gibi ekonomik. Zahiri sebep ise medeniyetler çatışması adı altında din eksenli... Yani dini kullananlar sadece bizim aktörler değil, bütün küre... Medeniyetler çatışması tabiri, medeni olanlarla, medeniyetsiz olanlar gibi bir ayrımı vurguluyor. Peki medeniyet ölçüsü ne? Tamam, Afganistan’a, Pakistan’a, Çeçenistan’a, kısmen Türkiye’ye bile tam anlamıyla medeni diyemeyiz ama, öteki kutuptaki ABD’ye veya AB’nin her ülkesine ve her uygulamasına mutlak anlamda medeni diyebilir miyiz?
Hollanda’nın kamuya açık yerlerde yabancı dil konuşulmasını yasaklayan bir yasayı uygulaması nasıl bir medeni Avrupalılıktır? Soyutlanarak küreselleşilir mi? Bu bir kutuplaşma tetikçiliği değil midir? Kuzey Avrupa ülkelerinin böyle şovenist tavırlarının ve kendileri gibi kaba ve soğuk uygulamalarının hangi medeniyet ölçeği ile izahı mümkündür? Bir taraftan Türkiye’ye, Kürtçe eğitim, yayın ve anadil tanımlamaları konularında AB kriterlerini yaptırım olarak koy, diğer taraftan bir AB ülkesinin yabancı dil kullanımını yasaklamasını seyret... AB’nin A ve B standartları bu olsa olarak...
Ya Almanya’nın, daha 5 yıl öncesinden başlayarak, gerçek faşizan yüzünü sergileyip, abuk vatandaşlık testlerinde, insanların inanç gibi kutsal değerlerini yerle bir edebilmesindeki küstahlığa ne dersiniz? Dünya'nın kutuplaşmasında bu tür tahriklerle başrol oynamanın sorumluluğunu taşıyabilecek midir bu nazi kalıntıları? Sebep göstermeden yabancıları sınır dışı etseler anca bu kadar küstahlaşabilirler zaten... İşte bunlar hep, gizli ırkçılıkların bariz ırkçılıkları tetiklemesinde ortaçağ Avrupa’sının ayak izleridir... Zaman zaman ya engizisyon olarak, ya feodal derebeyliği olarak, ya da neonazizm olarak hortlar ruhu, Avrupa’nın asıl kalıtsal karanlık yüzünün... Ve bize kaydırırlar, delik deşik halimizle, 100 bin Suriyeli'yi...
Böyle nalıncı keseri bir uygulama, kutbun öteki ucunda hedef teşkil eden İran’da bile yoktur. Bir müslüman ülkesi kalkıp, benim ülkemde artık kamuya açık alanlarda arapça veya farsça dışında dil konuşulmayacak diye bir yasak koysa, dünyada yer yerinden oynar ayrılıkçı İslam diye... Yoksa AB’nin küresel bir nabız yoklaması için görev verdiği Hollanda’nın, karşı kutba attığı bir olta mıdır bu? Peki o oltanın yemi kimdir, Doğu White Sea! derinliklerinde?
Normalde zıt kutupların birbirini çekmesi doğa yasasıdır ama deforme edilmiş doğada o yasa bile çalışmıyor. Zıt kutuplar birbirini itiyorlar Dünya dışına...
Özellikle batı ülkelerinde yayılan küresel ırkçılık, fundementalizm kadar tehlikeli ve kutuplaştırıcıdır gezegen için... Tıpkı anti laisizm tetikçiliği gibi...
Ülkemizde, doların yeşiline yeşillenenlerin daha da koyu yeşerttiği bir tür yeşil sermaye kılığına bürünüp, kayıtsız ekonomimize teğet biçimde sarılan sararmış sarmaşıklara, yekten kayıtsız kalınmasıdır ekonomiye "başarılı!" kaydı düşüren çarpık ölçek…
Peki biz hangi kutuptayız? Biz bu kürenin neresindeniz? Doğudan yana mıyız, batıdan yana mı? Yoksa küçük Dünyamız gibi, ipleri dışarda bir döndürek miyiz?