Acıbadem Adana Hastanesi Göz Hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Selçuk Sızmaz, halk arasında “kırmızı göz” hastalığı, tıp literatüründe ise “konjonktivit” adı verilen, göz akını örten şeffaf dokunun ve göz kapaklarının içinin iltihaplanmasıyla ilgili bilgiler verdi.
“Konjonktivit tablolarının çok büyük kısmının viral kökenli”
Prof. Dr. Sızmaz, “Konjonktivit tablosu alerjik veya enfeksiyon kaynaklı olabilirken, enfeksiyonların yüzde 75’i virüsler ile meydana gelir. Viral konjonktivit yaz aylarında da görülebilmekle beraber, özellikle kış aylarında görülme sıklıkları çok artmaktadır. Şu halde, kış aylarında karşılaşılan konjonktivit tablolarının çok büyük kısmının viral kökenli olduğunu kabul edebiliriz” dedi.
“Yüzme havuzlarına dikkat”
Viral konjonktivite yol açan en büyük etkenlerden birinin “adenovirus” olduğunu ifade eden Prof. Dr. Sızmaz, “Adenoviral konjonktivit olgularına üst solunum yolu enfeksiyonu bulguları, hatta özellikle çocuklarda ishal de eşlik edebilir. Genellikle havada asılı virüs parçacıkları ile temas yoluyla bulaşsa da yüzme havuzları da bu hastalığa yol açabilir. Farklı virüs türleri ve elbette son yılların güncel sorunu SARS-COV-2 virüsüne bağlı olarak da meydana gelebilir” diye konuştu.
“Bir gözde başlıyor, birkaç gün içinde diğer göze de geçiyor”
Rahatsızlığın genellikle bir gözde başlayıp birkaç gün içinde diğer gözde de bulguların ortaya çıktığını kaydeden Prof. Dr. Sızmaz kızarıklığa ek olarak yüzeysel kanamalar, sulanma, çapaklanma, ağrı, yabancı cisim hissi ve ışığa duyarlılık görüldüğünü anlattı. Hastalığın çok yüksek bulaşıcılığı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sızmaz, daha sonra şunları söyledi:
“Bulaşıcılık 10- 14 gün kadar devam eder. Hava yoluyla da bulaş olabilmesi, özellikle ailenin bir ferdinin dışarıdan hastalığı almasından sonra evdeki tüm bireylerin enfekte olmasına yol açabilir. Bu nedenle, ellerin sık yıkanması gibi kişisel önlemlerin yanında yakın temastan kaçınmak, havlu ve çarşaf gibi ortak kullanılan eşyaları ayırmak gibi önlemler de mutlaka alınmalıdır. Hasta birey elini gözüne sık götürmekten de kaçınmalıdır bu durum diğer göze ve diğer fertlere bulaş açısından önemli yer tutar.”
“Belirti ve bulgular genellikle 1 haftada düzelir”
Klinik bulguların tanı koymak için çoğunlukla yeterli olduğundan bahseden Prof. Dr. Sızmaz hastalığın kendi kendini sınırladığını ve tedavisiz bile düzelebildiğini dile getirdi. Belirti ve bulguların genellikle 1 haftada düzeldiğini vurgulayan Prof. Dr. Sızmaz, “3 haftaya kadar uzayan veya erken tekrarlayan olgulara da rastlanıyor. Tedavide antibiyotiklerin yeri olmadığı gibi adenoviral konjonktivitte antiviral göz damla veya pomadlarının da yeri yoktur. Soğuk pansuman ve sık uygulanan, koruyucu madde içermeyen göz damlaları hastaların konforunu artıracaktır. Bununla beraber, özellikle çocuklarda sekonder bakteriyel enfeksiyonların tabloya eklenmesini önlemek için antibiyotik damlalar reçete edilebilir. Yalancı membranların yani zarsı oluşumların temizlenmesi göz kapağında şekil bozukluğu kalmaması için önemlidir. Kornea tutulumu varsa uzun soluklu takibe ihtiyaç olduğu hasta ile paylaşılmalıdır bu durumda kortikoseroid içeren göz damlalarının kullanılması gerekebilir” dedi.
“Hastalık sırasında kontakt lens kullanmayın”
İstirahatin hem hastanın iyileşmesini hızlandıracağının hem de bulaşmasına engel olacağının altını çizen Prof. Dr. Sızmaz hastalık farklı virüs türleriyle meydana gelebildiği için hastalığı geçiren kişinin tekrar hastalığa yakalanabileceğini ifade etti. Öte yandan Prof. Dr. Sızmaz, hastalık süresince kontakt lens kullanımına ara verilmesi gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Sızmaz, muayene sırasında kullanılan cihaz ve aletlerin uygun şekilde dezenfekte edilmesi ve doktorun da muayeneden sonra ellerini yıkamasının çapraz bulaşmanın ve hastalığın yayılmasının önüne geçmede etkili olacağını anlattı.
(İHA)