Türkiye’nin ekonomisine dair tartışmalar gündemden düşmemeye devam ediyor. 5 yıl önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğindeki ekonomi yönetiminin faizleri düşürme kararı sonrası Türkiye ekonomisinde yüksek enflasyon sorunu ortaya çıkmıştı. 14 Mayıs 2023’te gerçekleşen seçimlerin ardından ise 2009-2015 tarihleri arasında Hazine ve Maliye Bakanı görevini üstlenen Mehmet Şimşek, bu göreve tekrar getirildi ve yüksek enflasyon probleminin çözümü adına politika faizi tekrar yükseltmeye başladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde faizler ve enflasyona dair yaptığı açıklama tekrar tartışma konusu oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan yurt dışı ziyaretleri sonrası basın mensuplarına yaptığı açıklamada ““İnşallah faizle birlikte enflasyon da düşecek. Bundan hiç endişeniz olmasın. Benim ekonomideki mantığım bu. Bir ekonomist olarak aldığım, öğrendiğim bilgi bu” ifadelerini kullanması eleştirileri de beraberinde getirdi. Bu isimlere Yalovalıların yakından tanıdığı bir isim olan Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce de katıldı.
“Bütün bu aymazlıkların maliyetini millete ödetmeye devam ediyor”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomiye ilişkin son yaptığı açıklamayı hatırlatan İnce, “Erdoğan tekrar “irrasyonel politikalara” dönüş sinyali vermiş ve yine “ben ekonomistim, enflasyonu düşürmek için faizleri düşürmemiz gerekiyor” demiş. Ülkenin demokratik rotadan çıkması, kurumların çökertilmesi, bu kaotik ortamda bile muhalefetin bir araya gelememesi ve basının susturulması neticesinde memleketi yap boz tahtasına çevirip, bütün bu aymazlıkların maliyetini millete ödetmeye devam ediyor. Tek güvendiği şey de daha önce bu tür saçmalamalar döviz krizi ile başlayan bir finansal krize dönüşürken, şimdilerde piyasalarda en küçük bir tepkinin bile olmaması. Nedenini söyleyeyim: Kriz demokratik ülkelere ait bir kavramdır. Kuzey Kore’de, Küba’da ekonomik kriz olduğunu işiten var mı? Demokrasinin olmadığı ülkelerde ekonomide yaşanılan bütün kepazeliklere, halkın sürekli yoksullaşmasına rağmen sorunlar kriz olarak tanımlanmıyor. Türkiye demokrasiden uzaklaşıp, diktatoryal bir yapıya geçtikçe piyasa dinamikleri içinde hataların düzeltilmesine imkân veren geçici krizler yaşanmıyor. Ancak, bütün bunlar, yalnızca bugün yaşayanların fakirleşmesine neden olmuyor, gelecek nesillere de katlanılmayacak yükler bırakıyor. Ekonomideki yapısal sorunlar halının altına süpürülüyor, yolsuzluk, yoksulluk ve bunların sebep olduğu ahlaki çöküntü kalıcı oluyor. Memleketi önüne katıp götüren bu akılsız ve ahlaksız yağma düzeninin karşısında akıl ve vicdan sahibi herkesin akıl, ahlak ve adalet ilkeleri etrafında birleşip set olması gerekir, çok geç olmadan” ifadelerine yer verdi.