Türkiye’nin en yıkıcı felaketlerinden biri olan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 25. yıl dönümünü anıyoruz. Yalova’daki o dönemdeki Belediye Başkanı Yakup Bilgin Koçal, depremin ardından yaşadıklarını ve süreçleri anlattı.

Depremin merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olup, 7.4 büyüklüğündeki sarsıntı, Marmara Bölgesi’nde büyük bir yıkıma neden oldu. Yalova, bu felaketten en çok etkilenen şehirlerden biri oldu. Yalova’daki o dönemdeki Belediye Başkanı Yakup Bilgin Koçal, depremin ardından yaşadıklarını ve süreçleri şu şekilde anlattı:

“Yirmi beş yıl önce yaşadığımız felaket, benim için duygusal bir dönüm noktası oldu. O yaz, evde yalnızdım; çoluk çocuk yoktu, onları kayınpederlere göndermiştim. Deprem anında evdeydim ve büyük bir gürültüyle sarsıldım. Kapıya kafa attığımı bile hatırlıyorum. Evden çıkıp Yalı Caddesi’ne gittiğimde, depremin büyüklüğünü hemen kavrayamadım. Ancak, olayın gerçek boyutunu, caddede herhangi bir yıkım görmediğimiz için ilk anlarda anlamam mümkün değildi. Korku ve şaşkınlık içindeydim ve hemen itfaiye binasına koştum.

İtfaiye binasına giderken, binaların yıkıldığını görünce büyük bir korku yaşadım. O an, olayın büyüklüğünü ve kayıpların boyutunu anlamak oldukça zordu. Büyük bir heyecan ve korku içinde, ne olacağını kestiremedim. Şaşkınlık, korku ve heyecanı bir arada yaşadım. Bu duygularla mücadele ederken, amfi tiyatroda düzenlenen büyük anma gecesi sırasında gözyaşlarımı tutamadım. O an fark ettim ki, bir yıl boyunca içimde tuttuğum duygular bir anda dışa vurdu. Deprem anında, şehir sorumluluğu ve kişisel üzüntü arasında bir denge kurmaya çalıştım. Bu süreçte, duygusal olarak ne kadar sıkıştığımı o anda fark ettim.”

Koçal, Yalova’nın deprem sonrası diğer şehirlerden daha hızlı toparlandığı yönündeki algıyı şu şekilde değerlendirdi:

“Yalova’da, 1998 yılında düzenlediğimiz kongrede bürokrasi, siyasetçiler ve sivil toplum kuruluşları bir araya geldi. Bu birliktelik, deprem sonrasında etkili bir yeniden yapılanmayı sağladı. Diğer şehirlerde, askeriyenin, kaymakamlığın ve belediyenin ayrı ayrı hareket etmesi işleri yavaşlattı. Yalova’da ise tüm süreç tek bir elden hızlı bir şekilde yönetildi.”

Ölümünde Sorumluluğunun Bulunduğu Bebeği Duruşmada Hatırlamadı Ölümünde Sorumluluğunun Bulunduğu Bebeği Duruşmada Hatırlamadı

Koçal, deprem öncesi ve sonrası yapılaşma ile ilgili eksiklikleri de dile getirdi:

“Doksan dokuz öncesinde bina yapımlarında zemin etütleri zorunlu değildi. Bu eksiklik, binaların sağlamlığını etkiledi. Şu anda zemin etütleri zorunlu ve yapı yönetmelikleri daha sıkı. Ancak, eski binaların durumu hala bir sorun. Deprem sonrası, binaların güçlendirilmesi için uzun vadeli krediler sunuldu ama çoğu vatandaş bu fırsatı kullanmadı. Ekonomik nedenlerle, birçok kişi binalarını güçlendirmedi. Devletin dayatmaları ve kentsel dönüşüm yasaları, bu süreçte daha etkili olmalı.”

Son olarak Koçal, depremin iki boyutunu vurguladı: Kamu ve vatandaş boyutları. Kamu tarafında önemli ilerlemeler kaydedildiğini, ancak vatandaşların ekonomik nedenlerle gerekli önlemleri almadığını belirtti:

“Depremden sonra kamuda birçok iyileştirme yapıldı ama vatandaşların ekonomik durumu, bu iyileştirmeleri hayata geçirmede büyük engel oluşturuyor. Özellikle, kentsel dönüşüm yasalarının uygulanması yavaş ilerledi. Yalova’da yapılan adım adım iyileştirme çalışmaları ve örnek projeler önemliydi ancak zaman kaybı ve bürokratik engeller süreci zorlaştırdı.”

Koçal, son olarak, “Allah böyle bir felaket göstermesin. Büyük acılar yaşadık ve belediye başkanı olarak bu süreci yürütmek zordu. Belki kaderimizdi, belki şanssızlığımızdı. Allah bize bu yükü kaldırabileceğimizi düşündü ve bu imtihanı nasip etti. Umarım bir daha böyle bir felaketle karşılaşmayız” diyerek sözlerini sonlandırdı.

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, Türkiye’nin deprem gerçeğini ve afetlere karşı hazırlıklı olmanın önemini bir kez daha hatırlatıyor. Yalova ve diğer etkilenen bölgelerde yaşananlar, hem geçmiş hem de gelecekteki nesiller için önemli bir uyarı ve dayanışma dersi olarak hafızalarda kalmaya devam ediyor.

Özel Haber: Duygu Saral