"13 Yaşımda Taç Spor’a Transfer Oldum”
1987 yılında Bursa'da doğan Fikri Semih Evranlı, tenis serüvenine 5 yaşında Mahmut Eroğlu'nun desteğiyle başladı. Taç Spor'a 13 yaşında transfer olan Evranlı, yerel turnuvalarda Türkiye'nin ilk sekiz sporcusu arasında yer aldı. Ancak millilik seviyesine ulaşamadığını ifade eden Evranlı, bu süreçte Agassi gibi büyük tenisçileri idol olarak benimsedi. İstanbul'a taşınmasının ardından tenise olan tutkusu artarak devam etti. Evranlı, sporcu kariyerinden sonra Taç Spor ve GD Tennis'te antrenör olarak görev yaptı. Bursa’ya döndüğünde kendi akademisini kuran antrenör, son olarak Yalova Tenis Kulübü ile yollarını birleştirdi. Evranlı, Yalova’da tenis sporunun gelişimi için büyük bir azimle çalışmaya devam ediyor.
"Agassi İdolümdü, Federer Uçurdu Bizi"
Evranlı, kariyerinde Agassi'yi idol olarak benimsediğini belirterek, “ Bizim dönemimizde Sampras ve Agassi çok ön plandaydı. Agassi'yi çok seviyordum. Hatta Agassi'den önce biraz Thomas Muster zamanını da yakaladık. Onu da çok severdim. Ama asıl idolüm Agassi'ydi. Agassi sonrası zaten Federer geldi, uçurdu bizi. Tutkum ise İstanbul'a gitmeyle beraber başladı. Onun öncesinde Bursa'da tabii ki tutkum vardı. Bir dönem hatta çok zorlandım. Tenis oynamak istemedim. İstanbul'a geçtikten sonra inanılmaz bir tutku oluştu bende. Sonrasında bırakamadım. Sporcu kariyerim bittikten farklı durumlar gerçekleşiyor sporcularda. O dönemi de yaşadım ama sonrasında tenissiz kalamadığımı fark ettim. Bir şekilde bu camianın içinde kalma duygusu oluştu ve o zamandan beri de hiç çıkmadım. Antrenörlüğe Taç Spor'da başladım. Taç Spor'da hem sporculuk hem de antrenörlük yaptım. O zaman baş antrenörümüz Ali Göreç'ti. Onunla beraber antrenörlük yapmaya başladık orada. Antrenörlüğe başlama hikayem yaklaşık herhalde 2006 civarı. Yalova Tenis Kulübü'nün yönetim kurulu, bu konuda inanılmaz öncü. İnanılmaz istiyorlar, inanılmaz seviyorlar bu işi ve hani hiçbir beklenti olmadan gerçekten faydalı olması için yapıyorlar. Bir defa onların bu tutkusu benim çok hoşuma gitti. Çünkü aşağı yukarı ben de aynı tutkuyu paylaşıyorum. Biz bu işin profesyonel tarafındayız, tabii ki para kazanıyoruz. Ama o tutku olmazsa bu işte ilerleyemiyorsunuz, devam edemiyorsunuz. Onlarda da aynı şeyi gördüm. Bir şekilde Bursa'da yolumuz kesişti. Yönetim kurulundan Burak Çağlar sayesinde burayla tanışmış oldum. Daha öncesinde gelmiştim burada oynamıştım ve sporcularım da burada gelip oynamıştı. Onlar da böyle bir teklifle geldiler bana. Yalova'da böyle bir şey yapmak istiyoruz. Bunu nasıl yaparız? Nasıl organize ederiz? diye sordular. Bu süreç aslında çok da kısa olmadı. 6 ay civarında süren bir süreçten bahsediyorum. Onun öncesinde fikir aşamasını da dahil edersek 1 senelik bir mevzudan bahsediyorum. Bir gecede veya 3 günde olan bir mevzu değil. Uzunca bir zaman sonrasında gerçekleşen bir şey ” dedi.
"En Büyük Problemlerimizden Biri İletişim"
Sporcu, antrenör ve veli arasındaki iletişim kopukluklarının, sporcuların spordan kopmasına neden olduğunu belirten Evranlı, doğru karakterlerin yerleşmesinin önemine dikkat çekerek, “En çok problem yaşadığımız durum iletişim. Ülkemizde bence şu anda eğitim konusunda özellikle yani bunu sadece tenisle de sınırlamayabilirim. Genel olarak bir iletişim problemi yaşıyoruz. Bu iletişim problemi bizim sektörümüze de yansıyor. Teniste özellikle iletişim çok önemli. Ne olursa olsun sadece sporcu ve antrenörmüş gibi gözükse de bu iş sporcu, antrenör ve veliden oluşuyor. Dolayısıyla bu bir üçgen ve bu üçgenin içerisindeki iletişim gerçekten iyi olmalı. Bu iletişimde kopukluklar olduğunda, anlaşmazlıklar olduğunda sporcunun veya velinin iyi olmasının hiçbir önemi kalmıyor. İletişim bozulduğu anda o kontak kopuyor ve bu sefer spordan kopmalar başlıyor.
Burada önemli olan karakterleri doğru yerleştirmek. Doğru şekilde yerleşmiş bir karakter varsa ortada hiçbir sorun olmaz. Ama doğru şekilde yerleşmemiş bir karakter varsa en basit örnekle şöyle anlatayım. Anne ve baba çocuk yere düştüğünde ne yapar? Yavaşça onu yerden kaldırır. Sarılır, bir yerine bir şey olmuş mu? diye bakar. Ancak bu tip bireysel sporlarda çocuk bir hata yaptığında ya da yenildiğinde böyle bir şeyle karşılaşmıyoruz. Genelde azarlama oluyor. Aslında bu karakter olarak antrenörün işi. Antrenör çünkü onunla bir iş ilişkisi içerisinde, ona bir şeyler öğretme çabası içerisinde ve orada çocuğa yapmadıkları üzerinden kızması gereken kişi antrenör. Anne baba aslında orada yine çocuğu sanki yere düşmüş gibi onu alıp sarıp aslında yaralarını iyileştirmeli. Bu karakterler doğru oturduğunda bir problem yaşanmıyor ama bu karakterlerde bozukluk olduğunda genelde zaten içeride kötü şeyler izliyoruz” diye konuştu.
"Şu Anda Zirvedeyiz Ama Yeterli Değil"
Türkiye'nin tenisteki gelişimini zirve olarak değerlendiren Evranlı, daha fazla sporcunun uluslararası arenada yer alabilmesi için sponsorluk eksikliğine vurgu yaparak konuşmasına şöyle devam etti: Tenisin ülkemizdeki gelişimi açısından bakarsak şu anda zirvedeyiz. Bu ne demek? Daha önce biz ilk 100’e 5-6 tane sporcu çıkartıyorduk. Şu anda sporcu çıkartamıyoruz gibi bir durum söz konusu değil. Şu anda aslında ülke iyiye doğru gidiyor. Biz 85 milyonuz, daha fazla sporcu çıkabilir, daha fazla sporcuyla bizi temsil edebilir gibi görüyoruz. Bu kesinlikle doğru. Ama bu yavaş yavaş olacak. Alttan çok iyi sporcular yetişiyor. Yukarıda da iyi sporcular var. Yeterli mi? Yetersiz. Daha fazla olmalı. Daha fazla sporcu çıkamaz mı? diye sorarsak, kesinlikle daha fazla sporcu çıkabilir. Burada da devreye sponsorluklar giriyor. Sponsor eksikliklerimiz mutlaka oluyor. Çünkü tenis şu anda ulusal olarak çok yaygın. Ama ulusal düzeyde bir Almanya, İtalya veya diğer Avrupa ülkeleri gibi içeride turnuva örgüsü iyi ve para kazandıran bir sistemi yok. Popüleritesi de yok. Popüleritesi olmadığı için sponsor kaybı da yaşıyoruz. Uluslararası düzeyde bu sefer yarışmaya çalışıyoruz. Uluslararası düzeyde yarışmaya çalıştığımızda da finansal yükler ağırlaşıyor. Bu finansal yüklerle biz sponsorlara gittiğimizde ve bahsettiğimizde bu yükler onlara ağır geliyor. Bununla alakalı sorunlar yaşıyoruz. Ama bu konuda da Uludağ Premium'a ben çok teşekkür etmek istiyorum. Şu anda Emirhan Bulut'a ve bana büyük destek sağlıyorlar. Bizi uluslararası düzeyde turnuvaya gönderiyorlar ve sponsorluğumuzu üstlendiler. Onlara teşekkür ediyorum.”
Büyüyen Bir Akademi: "Yalova’da Tenisi Yaygınlaştırmaya Çalışıyoruz"
Nisan ayında Yalova'da kurdukları tenis akademisiyle 100’ün üzerinde öğrenciye ulaştıklarını söyleyen Evranlı, 5 yaşından itibaren çocuklara ve gençlere eğitim verdiklerini belirtti. Akademinin büyümesi ve Yalova’da tenis sporunun daha fazla yaygınlaşması için yoğun bir çaılşma içerisinde olduklarını ifade eden Evranlı, “Buradaki tenis akademimiz daha bebek. Nisan ayında başlattık. Şu anda yaklaşık 100 kişiye ulaştık. Buradaki hoca kadromuzla devamlı birleşik çalışıyoruz. Yalova'ya tenis sporunu daha da yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bir kulüpte çocuk sayısı ne kadar fazlaysa o kulüp o kadar uzun yaşar. Çünkü yarın öbür gün bizler olmayacağız. Bizim yerimize birilerinin olması lazım ve bu kulübe sahip çıkması lazım. O ilk adımı atmak çok zordur. Sonra seneler geçtikçe bu çok daha kolaylaşır ve büyür. Yalova Tenis Kulübü'nün yönetim kurulu bu konuda gerçekten azimle çalışıyor. Bunun devam etmesi konusunda da çok kararlılar. Şu anda 5 yaşından itibaren öğrenci alıyoruz. Üst limit olarakta yaş aralığımız 15-16. Yavaş yavaş yetişkin akademisini de başlatıyoruz. 100'lü rakamlara ulaştık. Hedefimiz tabii ki daha büyük” diyerek sözlerini noktaladı.