Yalova’nın en faal derneklerinden biri olan Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yalova Şube Başkanı Lütfi Özgür, 2012 yılında BAL-GÖÇ bünyesinde kurulan Balkan Evi ve Göç Müzesi ile Balkan Türkleri’nin Yalova’ya göçü hakkında Yalova Gazetesi’ne bilgiler verdi.
“Çok acılar çektik, çok şehirler verdik”
Balkan Türkleri’nin her şeyi sevgi ve aşkla yaptığını söyleyen Başkan Özgür, “Biz Evlad-ı Fatihan’ın torunlarıyız. Hiçbir zaman geçmişte yaşamayız ve intikam peşinde koşmayan bir toplumun mensuplarıyız. Dolayısıyla bizim Türk tarihimizin en acı olaylarından biri Balkan Savaşlarıdır. Biz Balkan Türkleri çok acılar çektik ve çok şehitler verdik” dedi. Balkan göçlerinin 93 harbiyle başladığını ve ilk kafilelerin Yalova’ya geldiğini belirten Başkan Özgür, “Bizim burada Geyikdere, Sermayecik, Karapınar gibi çok köylerimiz var. O dönemde gelenler 12 köyü kuruyor. Daha sonra 1938 yılında Subaşı Beldemiz kuruluyor. 93 harbiden sonra çok göçler geliyor ve Balkan Savaşlarında çok trajik olaylar yaşanıyor. O zaman hayatını kurtarabilenler gelmiş, yaklaşık 3’te 2’si yollarda ölüyor. Biz bu savaşların bir daha yaşanmaması adına 2012’de Yalova Belediyesi ile “Savaştan Barışa” konseptli etkinlikler düzenledik. Gerçekleştirilen bu etkinliklerle de Balkan Evi’nin temeli atılmış oldu” şeklinde konuştu.
“Dr. Ahmet Doğan ismini verdik”
Balkan Evi’nin Balkan Türkleri’nin geleneklerini, göreneklerini, kültürlerini yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak için kurulduğunu belirten Başkan Özgür, “Daha sonra buranın ismini unutturmamak adına Dr. Ahmet Doğan ismini verdik. Ben burada bu kültürün yaşatılması için kamuoyundan destek bekliyorum” ifadelerini kullandı. Müzeleri için İç İşleri Bakanlığı destekli olarak “Geçmişinle Geleceğini Aydınlat” isimli bir proje kapsamında Balkanlara gittiklerini açıklayan Başkan Özgür, “Orada ninelerimizin, dedelerimizin günlük eşyalarını topladık ve burada müzemizde sergiliyoruz. Onların hüzünlü anlarını, sevinçli anlarını da… Yani günlük bir aile evinde ne varsa o var. Biliyorsunuz eskiden çocuk sayısı çok oluyordu. Her evlenen bir çocuğa bir oda tahsis ediliyordu. O oda da çok fonksiyonlu bir oda oluyordu. Sofra yere indiği zaman mutfak oluyor, döşekler yere serildiği zaman yatak odası oluyor, minderler yere serilince misafir odası oluyordu. O döneme ait 120 senelik bir soframız var. Ona da “Gönül Sofrası” diyoruz. Gençlerimizin bu kültürü unutmamaları için bu kültürü yaşatmaya devam edeceğiz” dedi.
Muhabir-Kameraman-Haber/Göktuğ Doğukan Yüksel