GÜNAYDIN Değerli Okurlar,
Günümüzde Ege Denizi’ nde ve Doğu Akdeniz’ de, Yunanlıların Lozan Antlaşması aksine adaları silâhlandırmasıyla başlayan Türk- Yunan gerginliği yaşanıyor. 
Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Türk- Yunan ilişkilerine çok büyük önem verilmiş ve iki ülke arasında dostluk anlaşmalarını imzalanmıştı.
Her ülke yöneticileri de zaman zaman birbirlerini ziyaret ediyorlardı.
Yunanistan’ da dönemin Ekonomi Bakanı olan Yorgos Pesmazoğlu da, Türkiye’ yi ziyaret etmiş,  Cumhurbaşkanı Atatürk ile görüşmüştü.
Pesmazoğlu, Türkiye gözlemlerini 17- 18 Şubat 1937 tarihli Proia Gazetesi’ nde yayımladı. “Kemal Atatürk “adını verdiği makalesinin bir bölümünü değiştirmeden aynen aşağıya alıyorum:
***
“… Gerek İstanbul’ da, gerekse Ankara’ da bize gösterilen coşkun ve parlak ikramlardan sonra, müteveffa Bay Çaldaris ve ben, Kemal tarafından kabul edildik.
Türk Milleti’ nin, kurtarıcısı için yaptırdığı konağın bulunduğu Çankaya tepesine çıkmak için birkaç dakika yeterli oldu. Modern sanatın şaheseri olan bu konağın, saraylara benzeyen hiçbir yeri yoktur. Cumhurbaşkanının bürosu ise sadelikten doğan bir yücelik göstermektedir.
Kemal, halim, nazik ve iltifatkârdır. Kendisine zıt olsa da, muhatabını incitmek istemez. Buna rağmen kendi fikirlerini kuvvet ve kararlılıkla savunur.
Sizinle görüşürken, yaranma düşüncesi taşımadığı hissini vermektedir. Bunun içindir ki, karşı karşıya savaşmış ordumuzun kahramanlığını onayladığı zaman gerçekten gururlandım.
Fakat bunlar geçmişe aittir. Biz geçmişi temizledik ve Türklerle Yunanlıları bağlamakta olan doğal dostluk, her iki memleketin gerçek çıkarlarına dayanmaktadır.
Türkiye’ nin doğu Akdeniz siyasetinin temeli, Yunanistan’ la sıkı ittifaktır. Balkanlıların mümkün olduğu kadar iş birliği içinde olmalarına taraftar ve Bulgaristan’ ın da yakında buna katılacağını görmektedir. 
Sovyetlerin dostluğu da doğuda Türk siyasetinin sağlam esaslarından birini oluşturmaktadır.
Kemal, Türklüğü ile iftihar etmektedir. Türkiye’ yi yabancı nüfusundan uzak bulundurmak istiyor. Bu arzusu eski Türkiye’ de hüküm süren taassupla kesinlikle ilgili değildir. O eski taassup Türkiye’ yi yabancı nüfusundan koruyamamış olduğu gibi, sonuçta parçalanmasına bile neden olmuştur.
Kemal, Türkiye’ nin Türk kalmasını istemekle birlikte, bunu yabancılara karşı kapalı tutmak taraftarı değildir.
Şimdiden sonra memleketin etnolojik durumu hiçbir tehlikeye maruz bulunmayacağından, çağdaş ve ilerlemiş bir devlet olarak, yabancılarla devamlı temaslarda bulunmayı arzu etmektedir.
Memleketini en mükemmel medenî ve sosyal kanunlarla donatmıştır.
Dili, Arap ve Acem kurallarından kurtarmış ve Arap harflerinin yerine Lâtin harflerini getirmiştir.
Şurası gerçektir ki, Türkiye iyi bir şekilde yönetilmekte ve takip ettiği hedeflere de şimdiye kadar daima başarılı olmuştur.
Yeni Türkiye, yabancıların baskısından kesin olarak kurtulmayı hedeflemiştir. Doğu Akdeniz’ in en kuvvetli devletlerinden biri olmuştur.
İttifak ve dostluklarını kendi arzu ettiği gibi düzenlemiş, ulaştırma işleri ile vergi gelirlerini yükseltmiştir.
İmtiyazlı yabancı şirketlerden, satın almak veya diğer vasıtalarla kurtulmuş ve devlet içinde devlet gibi yaşayan bu müesseseleri ortadan kaldırmıştır.
Düyunu  Umumiye’ yi kesin olarak ve yararlı bir şekilde düzenleyerek, yabancı kontrolünden kurtulmuş ve bunların sonucu olarak yabancıların hürmet ve itibarını kazanmış bir devlet olmuştur.
Yönetim istemi henüz Kemal’ in arzu ettiği mükemmelliğe varmamıştır. Memleketin yapmış olduğu gelişmeye rağmen, Kemal’ in bu konuda harcadığı gayretler tam bir başarıyla taçlanmamıştır.
Bizzat bana anlattıklarına göre, bundan birkaç sene önce, partisinin gerçek liderliğini İsmet’ e bırakarak, dostlarından Fethi’ nin başkanlığı altında yeni bir parti kurmaya ve ılımlı bir başarıyı hedefleyen grup meydana getirmeye karar vermişti.
Maalesef bir takım koltuk meraklıları bu ilk girişimi tam bir başarısızlığa mahkûm etmişlerdir. Çünkü bir program yaparak, memleketin durumunu kendi fikirlerinin gözlüğü ile irdelemeye başlayacak yerde, derhal hükümeti devirmeye kalkışmışlardır. Bu şekilde o zamana kadar başarılmış olan işler de tehlikeye düşmüştü.
Bunun üzerine acele etmiş olduğunu kabul eden Kemal, Fethi ile uzlaştıktan sonra bu işi daha uygun bir zamana bırakmıştır.
Şimdilik 40- 50 milletvekili için aday gösterilmemekte, bu sandalyeler muhalefete bırakılmakta, hatta seçmenlerden muhaliflerden de milletvekili seçmeleri istenmektedir.
Bu şekilde İngiliz sistemine uygun, millî bir muhalefetin yavaş yavaş meydana geleceğini ummaktadır.
Bu satırlar, Kemal’ in başardığı işleri kritik etme arzusu ile değil, yeni Türkiye’ nin yaratıcısının bende bırakmış olduğu izlenimleri göstermek amacıyla yazılmıştır.”
***
Bu günlük de bu kadar.
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olun.