YANGIN

Dedem öğlen uykusundan yanık kokusuna uyanmış uyanmasına; ama üstünü giymeye fırsat bulamamış. Daha kapıyı açar açmaz evin içinde bir alev topu patlamış. Dedem elinde şalvarı, don köynek canını zor atmış sokağa.  

Ev yanıyor, dedem bağırıyor: “Komşular yetişin ev yanıyor, yangın… yangın… komşular yetişin!”

Dedem biraz yaşlıca olduğu için evde bulunuyor. Tam iş güç saati, komşu erkekler evde yok. Mahallede su şebekesi de yok. Birkaç evde kuyu var, birde karşı komşu Yirik Mahmutların sokakta duvarlarına bitişik hayrat kuyuları var.

Komşu kadınlar kızlar sokaktaki kuyudan su çekip kova kova dökseler de yangına hiç ama hiç etkisi olmuyor. Dedem dermansız, çaresiz dizlerinin üstüne çökmüş yanan evini sadece seyrediyor ve söylenip duruyor. “Aha bu kadın kız millerine gökte düğün var desen, vallah ki merdiven kurup çıkmaya çalışır. Benim avrat da kızları, uşakları alıp ta nerelere gelinçiye (düğüne) gitti.” Diye dövünüp duruyor…

Nenem anamı, teyzemi alıp; küçük teyzemin gelin gittiği yerden birilerinin gelincisi varmış, oraya gitmişler. Duvar aşırı komşu Fatma oğlu Ahmet’i nenemin olduğu yere gönderip ‘eviniz yanıyor diye’ haber uçuruş.

Teyzelerim en önde, anam arkalarında nenem de umursamaz bir havada ve en arkada koşarak eve ulaşmaya çalışıyor. Her iki teyzem var güçleriyle koşarken etekleri ayaklarına dolanıp yırtılacak gibi oluyor.

Eve vardıklarında neredeyse yangın sönmek üzere, tüm eşyalar, yorgan yatak kül olmuş. Dedem karşı komşu Kara Alilerin duvarının dibine oturmuş, gözyaşları sakalından süzülüyor. Teyzelerim tam bir şokta, komşular su çekip taşımaktan bitkin, anam sakin. Konu komşu; ‘varsın cana gelmesin’ diye bizimkileri teselli etmeye çalışıyor. İşte tam bu sıra nenem eve ancak ulaşıyor. Evden koyu kesif bir duman, yer yer de alev topları yükseliyor.

Nenem kalabalığı elleriyle yarıp evin önüne varıyor ve sesinin var gücüyle zılgıt çalıp oynamaya başlıyor. Orada bulunan herkes şaşkın, nenemin üzüntüden aklını oynattığını sanıyor. Dedem oturduğu yerden fırlayıp nenemin üstüne yürüyor ve çevrede onca kadın kız, çoluk çocuk var demeden; neneme ağza alınmaz küfürleri üst üste basıyor.

Nenem hiç umursamadan zılgıt çalıp göbek atmayı ve oynamayı sürdürüyor, sonra da dedeme dönüp: “Allahıma bin şükürler olsun. Ya uşaklardan (çocuklardan) biri içerde kalıp yansaydı… Şükür olsun… Varsın cana gelmesin,” deyip dedemin boynuna sarılıyor. Dedem sevgi. Şefkat ve güç yüklü bu sıcak sarılıştan biraz rahatlıyor. Uzun boylu dedem bir hamlede ufak tefek nenemi kucaklayıp havaya kaldırıyor. Dedem; nenem kucağındayken orada toplanmış olan komşularına: “Böyle kadını olan adam ne kocar ne de yıkılır… Allah hepinizden razı olsun. Kimselerin evine yuva yıkan ataş düşmesin… yanan evi yeniden yaparız da, yıkılan yuva nasıl yapılır, nasıl onarılır?” Diyor.

Bu manzarayı gören komşu kadınlar da nenemi kucaklayıp havaya kaldırıyor, sonra da tek tek elini öpüyorlar. Şaşkınlıkla dedemi. Nenemi alkışlayanlar bile oluyor.