Muhtelif Kaynaklarda Eski Türkler’de Kadın

Yabancı ve Arap kaynakların ortaya vurduğu diğer tarihi gerçeklere göre eski Türkler’ de kadın erkek ile eşit hak ve özgürlüklere sahipti.

Eski Türk topluluklarında “akılcılık” ile “kadına saygı” iki güzel nitelik olarak kendini gösteriyordu.

Eski Türklerde, özellikle Şamanî döneminde, kadınlı erkekli dinî toplantılar yapılıyor, beraber ibadet ediliyordu.

Buhara'nın Arap orduları tarafından işgalini nakleden Arap kaynaklarından öğrenmekteyiz ki Orta Asya'daki birçok Türk devletlerinde kadın, devlet başkanlığı sorumluluğu ile görevlendirilmişti. Nitekim Buhara o tarihlerde, yani VIII. yüzyılda, Toksan adındaki bir Hatun Sultan tarafından yönetilmekteydi.

Öte yandan (M.S.) 720 yılında Gültekin (Kül-Tekin) için dikilen Tonyukuk ve 734 yılında Bilge Han adına dikilen Orhun kitabelerinden anlaşılmaktadır ki, eski Türklerde kadın, siyasal, sosyal ve ekonomik alanlarda özgürlüğe sahip bir varlıktı.

Hatırlatalım ki Bilge Hatun, ki Gültekin'in annesiydi, devlet yönetiminde pek başarılı işler görmüştü.

Gültekin Han ise iktidarı, eşi Kutlulu Sultan ile birlikte kullanmıştı. ( Günseli ÖZKAYA, Tutsaklıktan Özgürlüğe, Kadınların Savaşı, İstanbul, 1970, s. 57)

Belazûri’ nin Fütuh ül-Büldan'ında, Arap ordularının Buhara'ya yaptığı saldırılara karşı Buhara Melikesi Hınık Hatun'un nasıl karşı koyduğu anlatılırken onun, son derece dirayetli ve idareci bir kişiliğe sahip olduğu belirtilir. ( Zekeriya Kitapcı, Müslüman Arap Ordularında Çarpışan İlk Türkler, Diyanet Dergisi, C. XII. S:4, s. 239)

X. yüzyılın ünlü coğrafyacısı el-Belhi, Kitabu'l-Bad ve Ve't Tarih adı yapıtının bir bölümünde, o dönem itibariyle Türk ülkelerindeki kadının özgürlüğüne ilişkin olayları hikâye ederken, özellikle Muaviye'nin oğlu Yezid zamanında Buhara'da hüküm süren Hatun Sultan'dan söz ederken Türk kadının uygarlığı konusundaki hayranlığını gizleyemez.

Anımsamakta yarar vardır ki Yezid'in Horasan'a vali olarak gönderdiği Zeyyad bin Ebihi'nin oğlu, Orta Asya'da Arap fütuhatını genişletmek için saldırılar düzenlerken, Buhara'da devlet yöneten Hatun Sultan, bu saldırılara karşı korunmak amacıyla, bir başka Türk ülkesinin hükümdarı Terkan'dan yardım istemiş ve bu vesile ile evlenme teklif etmişti.(İ. Arsel, Şeriat ve Kadın, İstanbul, 1990, s. 31)

Erkeğe evlenme teklif edebilecek kadar özgür görüşlü kadın tipini biz bugün yani XX. yüzyılda, kadın özgürlüğünün en fazla geliştiği Batı ülkelerinde bulmaktayız. Yukarıdaki olay, Türk kadınının bundan bin yıl önceleri bile böylesine özgür ve uygar bir zihniyette olduğunun kanıtıdır.

Selçuk Sultanı Tuğrul, XI. yüzyılda, Bağdad’ı işgal ettikten sonra eski halifelerin sarayında Halife el Kasım Biemrillah'ın kızı ile evlenir; evlendiği kadını büyük bir saygı ile tahta oturtur. Arap tarihçisi İbn Hallikan şöyle anlatır :

“ .. Sefer ayının 15'inci günü prenses, sarayda kendisini bekleyen kocasına mülaki oldu ve altın kumaşlarla süslü tahta çıktı ve kocasını bekledi. Tuğrul Bey eşinin karşısına diz çökerek geldi... Ona emsalsiz hediyeler vererek (tekrar) yeri öptü ve büyük bir saygı gösterisiyle ve mutluluk duyarak odasına çekildi.”

Her ne kadar gerici çevreler bu evliliği hoş görmemiş iseler de Tuğrul Bey gibi ünlü bir fatihin karısına karşı takındığı bu saygılı tutumunu hayranlıkla karşılamaktan kendilerini alamamışlardır.

Yine XI. yüzyılın diğer tanınmış bir yazarı olan İbn Butlan, Türk kadınının zarafetini, inceliğini, canlılığını, temizliğini, cesaretini ve karakter üstünlüğünü gözler önüne sererken tarhîi bir gerçeği dile getirir.

XII. yüzyılın tanınmış tarihçilerinden İbn Cübeyr, 1183-85 yılları arasında Gırnata'dan Mısır, Irak, Suriye ve Yakın Doğu ülkelerine yaptığı gezilerini anlatırken Türk kadınının toplum yaşamlarındaki önemli yerini ve değerini açıklar.

Horasan Valisi Tukuş Şah ile birlikte Kabe'yi ziyarete giden Ebu'l Mukrim Teştiki'nin yanındaki Türk prenseslerinden söz ederken, tüm Arap Ülkelerini dolaştığını, Irak'taki Abbasi halifelerini ziyaret ettiğini, Salahattin İmparatorluğunu gezdiğini ve fakat hiçbir yerde Türk ülkelerinde olduğu gibi kadına değer verildiğine tanık olmadığını söyler. ( Ibn Cübeyr Seyahatname adlı kitabın yazarıdır. Kitabın İngilizce çevirisi için bk. İbn Jubayr, The Travels of Ibn Juhayr, ( Transı. by J .. C. Brvadhurst, Landon 1952) 190-2.)