Yalova’nın önceki dönem belediye başkanlarından yazar Yakup Bilgin Koçal, son günlerde kamuoyunda gündeme gelen “Yeni bir devlet kurulacak, Türk, Kürt ve Arap ortak olacak” iddialarına ilişkin dikkat çeken bir açıklama yaptı. Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Koçal, bu söylemlerin tehlikeli ve ayrıştırıcı olduğunu belirtti. Koçal, sözlerine şöyle devam etti: “Devlet yeniden kurulacak, Türk, Kürt ve Arap ortak olacakmış. Toptan yanlış bir önerme! Ve tehlikeli... Tehlikeli sularda hep birlikte boğulabiliriz. Arap veya Kürt bir etnisitenin adıdır. Aynı Oğuz, Pomak, Laz, Çerkez, Gürcü, Tatar gibi... Peki, Türk kim? Mesela, ben kendimi Türk olarak adlandırırım ama aslım Oğuz'dur; eşim Tatar. Torunumun anne, baba, büyükanne ve büyükbabalarına bakarsak Oğuz, Tatar, Kürt, Arap tam bir karışım; hatta anneannesinin annesi de Alman. En yakın arkadaşlarımdan biri Pomak, biri Gürcü, diğeri Laz... Ne fark eder! Eğer Kürt, Arap konusunun gündeme gelme gerekçesi ve ölçüsü nüfus ise, Türkiye'de Oğuzlar Kürtlerin en az üç misli, Pomaklar da Arapların iki mislidir. Ama... "Biz, hep birlikte Türk Milleti'yiz." Türk töreye uyandır. Törenin esası adalettir ve Anadolu’ya Yesevi ile gelen kelâmdır ki o kelâm cümle âlemin birliği ve kardeşliğidir. Amaç barış ise, anayasanın belki de değişmemesi gereken en önemli maddesi, devlete vatandaşlık bağı ile bağlanan herkese Türk denmesini sağlayan maddesidir. Daha eskileri gibi Osmanlı çok dinli, çok etnikli bir yapıya sahip olsa da özü itibarıyla bir Türk devleti idi ve öyle adlandırılırdı. Tanzimatla birlikte kapitalizmin etki alanına girmeye başlayınca ve Fransızların yönlendirmesiyle 'Osmanlı' denmeye başlanmış. Ve sonra iktisaden borçlanma ile birlikte siyaseten etnik milliyetçiliklerin tahriki batışa kadar sürüklemiş koca imparatorluğu. O zamanlar senaryoyu yazan ve oynatanlar İngiliz’di, Fransız’dı... Ama özünde kapitalizm denen sosyo-ekonomik sistemdi. Hiç mi ders almadık? Şimdi de senaryonun sahibi ABD ve yamağı İsrail... Ama değişen bir şey yok; sistem aynı sistem, kapitalizm. Bir süredir üçüncü dünya savaşının eşiğindeyiz. Savaş zamanlarında devletin büyükleri savaş taktiği gereği kabulü zor söylem veya davranışlarda bulunabilir. 1919-1923 arası söylemleri bir kez daha okuyun. O dönemin taktik ve strateji alanındaki başarıları olmasa 'Kurtuluş' sağlanır mıydı? Emin değilim. Ve şimdi de inanmak istiyorum ki bu bir savaş taktiğidir. Uluslararası konjonktürde kadim ve kutlu devletimize destek olmak ve devlet büyüklerinin elini rahatlatmak için hep birlikte haykırmalıyız; "Ne mutlu Türk'üm diyene."