Yalova Gazetesi’nin en yeni ve en fazla ilgi çeken serilerinin başında gelen Babadan Oğula ile, babalarının mesleğinin devam ettiren çocukları konuk alıyor ve Yalovalılar ile buluşturuyoruz. Serimizin 9. Bölümünde ise Yalovalıların yakından tanıdığı bir isim olan eğitim insanı Oktay Çolak konuk aldık. Çolak, geçmişten günümüze kadar olan hikayesini samimi bir şekilde anlattı.

“Çeyrek asırdır Yalova’da hizmet veriyorum”

Babadan Oğula Serisinin İkinci Konuğu: Sefa Kutluay Babadan Oğula Serisinin İkinci Konuğu: Sefa Kutluay

İlk olarak kendisi hakkında bilgi veren Çolak, “1978 Yalova Elmalık doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi İstanbul Pendik’te tamamladım. Lise hayatımı aynı zamanda babamın da mezun olduğu Arifiye Anadolu Öğretmen Lisesi’nde bitirdim. Daha sonra Balıkesir Üniversitesi Necatibey Öğretmenlik Fakültesi’nden Fizik Öğretmeni olarak mezun oldum. İlerleyen yıllarda siyasete olan ilgim nedeniyle yüksek lisans eğitimimi, Gedik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi’nde tamamladım. 1999 yılında Tam Dershanesi’nde Muharrem İnce hocamız dershanecilik yapıyordu ve derslere giriyordu. Bana da derslere girebileceğim söylendiği zaman 1999 yılında Tam Dershanesi’nde dershanecilik hayatıma başladım. Meslek hayatımın çeyrek asrını doldurdum. Yalova’da son 26 yıldır dershanecilik ve okulculuk alanında hizmet vermekteyim. 99 yılında başlayan dershanecilik hayatım 2013 yılında açtığım kendi dershane ile devam etti. Yalova’nın köylerinden 9 arkadaş bir araya geldik ve o zaman ki adıyla dershaneciliğe başladık. Yalova halkının teveccühü ile çok değerli öğrencileri mezun edip çok değerli üniversitelere kazandırma fırsatımız oldu. Geldiğimiz noktada Yalova’da 2 tane özel okulun kurucu temsilciliğini yapmaktayım ve aynı zamanda 3 tane kurs merkezinin de kurucu temsilciliği görevini yürütmekteyim. Bu arada Balıkesir’in Bandırma ilçesinde de bir okul ve bir kurs merkezimiz var. Toplamda da 3 okul ve 4 kurs merkezinin kurucu temsilciliği görevini yürütmekteyim” dedi ve son 25 yıldır Yalova’da hizmet vermekten dolayı büyük gurur yaşadığını sözlerine eklerken evli olup iki de kız çocuğuna sahip olduğunu söyleyerek kişisel yaşamı hakkında da bilgi verdi.

“Babam, bayrağımızın dalgalandığı her yerde görev yaparım diyen bir öğretmendi”

Babası hakkında bilgi veren Tevfik Çolak, “Babam 1957 Elmalık doğumlu. O yılların köy hayatını yaşayan 4 çocuklu ailenin en büyük çocuğu… Tabi ki o dönem ekonomik şartlar çok iyi değil ve babamın anlattığına göre zorlu yıllar… Köyümüzdeki emekli olan Salim isimli bir köy öğretmenimiz, köy halkına tek tek gitmiş ve çocukların eğitim hayatlarını devam ettirebilmek adına halkı ikna etmiş. Bunlardan bir tanesi de babam. Çünkü o zaman hayvancılık ve tarım yoğunluğu fazla olduğu için çocuklarda ev yaşantısına destek oluyormuş. Bu öğretmenimiz anne ve babaları ikna edip çocukları daha fazla okumaya teşvik ediyor. O dönem köyde hangi taşıt varsa çocukları Arifiye’ye götürüyor ve öğretmen okulu sınavlarına sokuyor. Oradaki sınavları kazananların öğretmen olabilmeleri için çok ciddi destek veriyor. Babam da o şekilde şans verilmiş öğretmen adaylarından biri olarak 1976 yılında Arifiye Öğretmen Okulu’ndan mezun oluyor. Daha sonra ise ne şanstır ki Öğretmenler Günü olan 24 Kasım 1976 tarihinde Gaziantep’in Aktoprak Köyü’nde göreve başlıyor. 3 yıl orada görev yapıyor ve gerçekleştirdiği evliliğin ardından ben dünyaya geliyorum. İlerleyen yıllarda 4 yıl boyunca Muş’un köyleri olan Hasangören, Akrak ve Akköy’de öğretmenlik yaptıktan sonra 4 yıl boyunca Muş’ta görev yapıyor. Babamın mottosu şuydu; “Türk Devletinin bayrağımızın dalgalandığı her yer benim için vatanımdır. Vatanım için her zaman canımı hiçe sayarım. Nerede görev verilirse orada görev yaparım” diyen devlet sevdalısı, vatan sevdalısı ve bayrak sevdalısı bir babanın oğluyum. Muş’tan sonraki görev yeri olan Pendik’te 11 yıl görev yapıyor. Daha sonra memleketimiz olan Yalova’ya tayini çıktıktan sonra Gaziosmanpaşa İlkokulu’nda 20 yıl görev yapıyor. Bunun ilk 2 yılı öğretmenlik, sonraki 18 yılı idarecilik pozisyonunda oluyor. 38 yıl boyunca hizmetini gerçekleştirdikten sonra bizim özel kurumlarımızda 1 sene yöneticilik yaptı ve şu anda emeklilik hayatını yaşıyor” şeklinde konuştu.

“Babamın işe olan bağlılığını ve azmini örnek aldım”

Babasının öğretmen olmasının kendisinin eğitimci olmasında ne gibi etkileri olduğuna açıklık getiren Çolak, “Babamın öğretmen olmasından dolayı evde sürekli okul ve okul ile ilgili süreçler konuşuluyordu. Tabi ki ister istemez evdeki ortamı öğretmenliğe yatkın hale getirmişti. Bizim zamanımızda ilkokuldan sonra sınavlar vardı. Anadolu Lisesi, Fen Lisesi, Askeri Lise ve Öğretmen Okulları sınavlarına giriliyordu. Babam bu sınavların hepsine girmemi istemişti. Gerçeği söylemek gerekirse ben Öğretmen Okulu’nda okuyacağımı çok da hayal etmiyordum. Askeri Liseyi ve Öğretmen Okulu’nu da kazanmıştım. Babam mesleği gereği Öğretmen Okulu’nda okumamın benim hayatım için daha doğru olacağını söylemişti. O yaşlarda babamın beni yönlendirmesi kıymetliydi. Çok da isteyerek değildi ama babamın Arifiye Öğretmen Okulu mezunu olması benim de Arifiye Öğretmen Okulu’nu kazanmış olmam tatlı sert bir şekilde yönlendirdi diyebilirim” ifadelerini kullandı. Babasının çok disiplinli bir öğretmen olduğunun bilgisini veren Çolak, “Asla pes etmeyen ve hayat mücadelesi çok yüksek bir insandı. Babamın mesleği ile ilgili hayat mücadelesinde var olma, mesleğini en iyi şekilde icra etme, vatanı için devletin bütün şartlarını halkın ve öğrencilerin yararına kullanmak gibi bir misyonu vardı. Ben babamın sağlık raporu aldığını hiç bilmiyorum. Dolayısıyla işe olan bu bağlılığı ve işe olan bu azmi benim kendi hayatımda da örnek aldığım noktalarıydı. Son bir yılında da benim de öğretmenim oldu ve kendi çocuğunu kendi okuttu. O zamanki sınavlar, Anadolu Lisesi sınavları olduğu için Matematiğe çok önem verirdi. Bir eğitimci adına çok doğru bir şey değil ama son sınıftaki Görsel Sanatlar ve Beden Eğitimi derslerinde bize hep Matematik dersleri çalıştırırdı. Bu nedenle kendi sınıfındaki sınav kazanma başarısı çok yüksekti. Bu yönden babamın bize çok ciddi katkıları oldu. Mesleğe bakış açısı ve hırsı, hayata karşı başarılı olma isteğini bize de aşılamış oldu” dedi.

“Eğitim artık dört duvar arasında olmuyor ve olmayacak”

Babasından meslek anlamda aldığı en değerli dersin asla pes etmemek olduğunu söyleyen Çolak, “Hayat size her gün gülmeyecektir ve hayatın dikenli yolları her zaman olacaktır. Asla pes etmememiz lazım, pes etmezsek her zaman ve her şartta başarılı olacağımızı bana öğretti. Disiplinli olmanın bana her zaman başarı getireceğini öğretti. Mesela akşamları sen çantanı topla demez, sabah çantanızı toplamadıysanız ve unuttuysanız da bir şey demez. Çünkü onun faturası zaten size okulda çıkacaktır. Babamın kendi öz disiplinimizi sağlamamız noktasında da çok ciddi katkıları olmuştur. Dolayısıyla en çok disiplin, hayat başarısı ve asla pes etmemek gerektiği benim hayatıma örnek oldu” şeklinde konuştu. Babasından aldığı en büyük mirasın, vatanını ve milletini seven öğrenciler yetiştirmek olduğunu söyleyen Çolak, öğrencilerin Fizik, Matematik gibi alanlarda başarılı olabileceğini ancak ahlaklı olmaları, dürüst olmaları, yalan konuşmaması, vatanına, milletine, devletine, örf ve adetlerine sahip olmasının kendisi için daha da önemli olduğunu söyledi. Babasının şu an ki dönemde öğretmenlik yapmasının çok zor olduğunu belirten Çolak, “Çünkü o zamanlarda ülkemizde bilgi akışı çok yavaş olduğu için öğretmen bir bilgi otoritesiydi ve o bilirdi. Şu an teknolojinin hızla değişmiş, yayılmış olması ve çocukların elinde bulunan dijital materyallerin çok üst seviyede olması iletişim ağını inanılmaz hızlandırdı. Eğitim artık dört duvar arasında olmuyor ve olmayacaktır. Bunun da bende ve babamdaki kırılma anı pandemiydi. Pandemi dönemimde babam eğitimin nasıl olacağını merak ediyordu. Biz de özel okul ve kurs sahipleri olarak nasıl olabileceğini düşündük ama 50 yıl sonranın dijital gelişmesini 50 öncesine hızlıca çektik. Öğretmenler ve öğrencilerin dijital karşısında ders yapmaları bizim için kırılma anı oldu. Babam olanları hayretle izledi. Kendi zamanlarında elektrik yoktu, soba yoktu ve sadece kara tahta vardı. Nasıl olurda bir öğretmen televizyon karşısında geçip sınıf hakimiyetini kurabilirdi? Mesleki anlamda hızlı bir dijital değişim gerçekleştirmiş olduk” dedi.

“Matematik, Fizik, İlkokul ve Yabancı Dil Öğretmenliklerinde ihtiyaç olacak”

Öğretmenlik mesleğine adım atmak isteyen yeni nesillere tavsiyelerde bulunan Çolak, “Benim Üniversite’deki yıllığımda da yazar; Ben asla öğretmen olmayı düşünmüyordum ama öğretmen olduktan sonra en iyisini yapmak için çaba gösterdim. Beni futbolu sevdiğim için futbolla ilgili bir şey yapmak beni çok mutlu ederdi ya da arabaları sevdiğim için bir galericide çalışmak çok mutlu ederdi. Fizik Öğretmeni olduğum için en başarılı ve en kaliteli Fizik Öğretmeni olmam lazımdı. Günde 8 saat derse giriyorsam, 1. saatine girdiğim öğrenciyi de, 8. saatine girdiğim öğrenciye de aynı performansı göstererek adil olmalıydım. Dolayısıyla öğretmen olmak isteyenlere önerim şudur; Ne yazık ki şu süreçte öğretmen olmak konusunda tercihler biraz azaldı ama günümüzde ben öğretmen olmalarını tavsiye ediyorum. Özelikle Matematik ve Fizik gibi branşlarda, İlkokul ve Yabancı Dil Öğretmenliği konusunda çok ciddi bir ihtiyacın olduğunu görüyorum. Bu açığın 5 yıl sonra daha da büyüyeceğini düşünüyorum ve hem maddi hem de manevi olarak haz alabileceklerini düşünüyorum. Çok iyi Matematik Öğretmeni olabilirsiniz ama önce sınıfınıza girdiğinizde o 20 tane öğrencinin psikolojisini, duygusunu anlayabilen bir öğretmen olmalılar ve neden Matematik öğrenmeleri gerektiğini anlatmalılar. Çünkü öğrenciler her yerden bilgiye uğraşabiliyor. Telefonuna bastığı zaman videoda istediği Matematik dersi anlatılıyor. Burada artık öğretmen o dersi bilen değil, öğrenciye ihtiyaç hissettiren, onu anlayan, onun yoldaşı olan, onun koçu olan, onu olaya hazırlayan ve neden öğrenmesi gerektiğini anlatan biri durumunda olmalı” diyerek sözlerine son verdi.

Muhabir: Göktuğ Doğukan Yüksel - Sezgin Altınel